Söz(cük)leri/ni ve tutumu/nu değiştir... Dünya/n değişsin!

Bu nedir? | Nasıl kullanılır? | Nasıl okumalı/anlamalı? | Sıkça Sorulan Sorular | Yenilikler | İletişim

TIP'ta

KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!

(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)



 


 



SOLUNUM'DA

- TRACT
: Solunum sistemi.
( Solunum sistemi, sağ ve sol olmak üzere iki akciğerden oluşur ve bunlar mediastin ile ayrılırlar. )
( Toplardamar kanını atardamar kanına çevirirler. )

- SAĞ AKCİĞER ile/ve SOL AKCİĞER
( 3 lob vardır.[üst-orta-alt] İLE/VE 2 lob vardır.[üst-alt] )

- YARIKLAR ile/ve LOBLAR

- ANAXIMENES

- SOLUK BORUSU ile YEMEK BORUSU

( WEASAND/TRACHEA with ESOPHAGUS )

- SOLUK DELİĞİ ile/ve/<> SOLUK YOLU
( [Ar.] MENFES ile/ve/<> HANÇERE, MİZMÂR[Ar.] )

- SOLUK ile İLK SOLUK(GASPING)

- SOLUK ile SOLUK VERMEK

( Derin ve sakin şekilde solunum ile canlılık artar, o da beyni etkiler ve zihnin arınmasına ve istikrar bulmasına ve derin düşünmeye elverişli hale gelmesine yardım eder. )
( Tekrarlama, soluğunuza istikrar kazandırır. )
( [Ar.] NEFES, ŞEHÎK ile ZEFÎR )
( BREATH(ING)/INHALE with EXPIRATION/EXHALE )
( With deep and quiet breathing vitality will improve, which will influence the brain and help the mind to grow pure and stable and fit for meditation. )
( Repetition will stabilise your breath. )

- SOLUK ALMA ile/ve/</değil SOLUK VERME
( [Ar.] ŞEHÎK[< ŞEHKA] ile/ve/</değil ZEFÎR )
( TEBEHHÜR: Kısa ve sık soluk alma. )

- TENEFFÜS-İ CİLDÎ ile TENEFFÜS-İ KASABÎ ile TENEFFÜS-İ SAFÎRÎ ile TENEFFÜS-İ SINÂÎ ile TENEFFÜS Bİ-L-HEVÂ
( Deri solunumu. İLE
Trake solunumu. [biyolojide] İLE
Havanın soluk borularına girdiği ya da çıktığı sırada doğal olmayan ses. (tıp'ta) İLE
Boğazdan açılan yapay bir delik aracılığıyla sayrının soluk alması. (tıp'ta) İLE
Hava ile solunum. )
( TENEFFÜS[< NEFES]: Nefes, soluk alma; Yorgunluk almak için dinlenme; Tan yeri ağarma; Deniz suyunun dalga ile sahile vurması. )

- AĞIZDAN SOLUK ALMAK ile/yerine BURUNDAN SOLUK ALMAK

- EUPNE ile APNE

( Solunumun normal hali. İLE Solunumun durması. )

- APNE ile ASFİKSİ
( Solunumun durması. İLE Oksijen yetersizliğinden dolayı boğulma. )

- HIPOPNE ile HIPERPNE
( Solunum derinliğinin azalması(yüzeysel solunum). İLE Solunum derinliğinin artması. )

- TAKIPNE ile BRADIPNE
( Solunum sayısının artması. İLE Solunum sayısının azalması. )

- HİPOVENTİLASYON ile HİPERVENTİLASYON
( 1 dakikada akciğerlere giren hava miktarının azalması. İLE 1 dakikada akciğerlere giren hava miktarının artması. )

- ANOKSİ ile HİPOKSİ
( Dokuda oksijen(O2) yokluğu. İLE Dokuda oksijen(O2) azalması. )

- ANOKSEMİ ile HİPOKSEMİ
( Kanda oksijen(O2) yokluğu. İLE Kanda oksijen(O2) azalması. )

- HİPERKAPNİ ile AKAPNİ ile HİPOKAPNİ
( Kanda ve dokuda karbondioksit(CO2) artması. İLE Kanda ve dokuda karbondioksit(CO2) yokluğu. İLE Kanda ve dokuda karbondioksit(CO2) azalması. )

- HAPŞIRMAK ile ÖKSÜRMEK
( [Ar.] NAHNAHA: Öksürük. | Hırıltılı soluma. )
( TO SNEEZE/STERNUTATION with TO COUGH )

- HAPŞIRMA ile AKSIRMA

- SUÂL-İ DÎKÎ ile SUÂL-İ KELBÎ

( Boğmaca öksürüğü. İLE Durup durup gelen şiddetli öksürük. )

- HIÇKIRIK: Çok yemek yeme ya da sinirsel bir nedenle ve istemsiz olarak diyafram kasının kasılmasıyla hava akciğerlere geçerken boğazdan çıkan ve düzgün aralıklarla yinelenen ses.
( FUÂK, ŞEHÎK[Ar.], NUHÂT: Hıçkırma. | HICCUP[İng.] | SCHLUCKAUF[Alm.] | HOQUET/SANGLOT[Fr.] | SINGHIOZZO[.] | [İt.] | HIPO[İsp.] )

- NEHM[Ar.]: Horlayarak soluma, hırıltılı soluk alma.

- SOLUK DARLIĞI/DİSPNE
( [Ar.] ZÎK-I NEFES ile/ve ZÎK-İ SADR[: Göğüs darlığı.] )
( DYSPNEA )

- SOLUK BORUSU YANGISI(İLTİHABI): TRAKEİT

 

İNSAN GÖVDESİ'NDE

Gövdenin tümü, tam bir uyum ve bütünlük içindedir. Sağ veya sol taraf ayrımı gibi yaklaşımlar, duyu örgenlerinin daha üstün olduğu, ayağın daha değersizmiş gibi görülmesi, iç örgenlere ve dış görünümüne verilen önemin farklılıklarının tamamı yanlıştır. Bunun gibi, elimiz, gözümüz, beynimiz, dalağımız, herhangi bir kasımız ve örgenimiz gibi eşeysel örgen olarak ifade ettiğimiz/nitelendirdiğimiz örgenlerin de diğerlerinden ne fazlası, ne eksiği vardır. Tüm örgenler, aralarında kesinlikle hiçbir ayrımın yapılamayacağı, varlığın en iyi konumdaki devamlılığı için elbirliğiyle işleyen, gövdenin uyumlu ve üstün parçalarıdır. Üzerlerine yapılacak her türlü derinlemesine çalışma, yadırganacak, ayıplanacak, gizlenecek bir durum/düşünce/yaklaşım olmaksızın insan ve insanlığın gelişimine katkıda bulunması açısından çok önemlidir.

Erkek, dişi sorulmaz, muhabbetin dilinde,
Hakkın yarattığı her şey yerli yerinde.
Nazarımızda kadın, erkek farkı yok.
Noksanlıkla senin görüşlerinde.


( Gövde ve zihin, sadece cehaletin ve yanlış anlayışın belirtileridir (ârazıdır). )
( The body and the mind are only symptoms of ignorance, of misapprehension. )

Büyüklük-küçüklük, kadınlık-erkeklik bir olmadan, insanın tevhid gözü açılmaz. Açılmayınca da, herşeyi parça parça görür, her parça da kişiye belâ olur.

BU İNSAN DEDİKLERİ EL, AYAKLA, BAŞ DEĞİL
ÂDEM MÂNÂ'YA DERLER, SURAT İLE KAŞ DEĞİL

- BOŞLUK ile/ve/<> KÜTLE

- VÜCUT ile/ve/değil/yerine GÖVDE(BEDEN)

( Vücut/vücud, "Varlık" demektir. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Gövde, fiziği/örgenleri tanımlar. )
( Gövde olmadığında siz gövdeden ayrılmış değilsiniz -sadece Siz'siniz. )
( Ne gövdesiniz, ne de gövde içindesiniz. )
( Küre ile gövde birdir. )
( Gövde üzerinde aşırı yoğunlaşma, kendi amacına ters düşer ve ters sonuç verir. )
( Gövdemiz [3 Boyutlu] [Google] [tarayıcınızın gelişmiş olması gerekmektedir] )
( Gövdemizde... )
( ... ile/ve/değil/yerine BER )
( SOMA: Hapis. )
( You are neither the body nor in the body. )
( Too much concentration on the body defeats its own purpose. )
( [Lat.] ESSE cum/et CORPUS HUMANUM )

- İNSAN GÖVDESİNDE BULUNAN: DOĞAL ÖĞELER(ELEMENTLER) ile/ve/<> İZ ÖĞELER(ELEMENTLER)
( Öğe - Ağırlık Yüzdesi )

* Oksijen[O] - %65.0
* Karbon[C] - %18.5
* Hidrojen[H] - %9.5
* Azot[N] - %3.3
* Kalsiyum[Ca] - %1.5
* Fosfor[P] - %1.0
* Potasyum[K] - %0.4
* Kükürt[S] - %0.3
* Sodyum[Na] - %0.2
* Klor[Cl] - %0.2
* Magnezyum[Mg] - %0.1
İLE/VE/<>
( % 0.01'den daha az oranda...
* Bor[B], * Krom[Cr], Kobalt[Co], Bakır[Cu], Flor[F], İyot[I], Demir[Fe], Mangan[Mn], Molibden[Mo], Selenyum[Se], Silisyum[Si], Kalay[Sn], Vanadyum[V], Çinko[Zn] )

- GÖVDE ile/ve/<> BİLİNÇ
( Zuhur. İLE/VE Tecelli. )
( İnsan önce gövdesine bakmalıdır. )
( İnsan gövdesi, doktoru, eczanesi kendinde olan bir yapıya sahiptir. )
( MENZİL-İ CÂN: İnsan gövdesi. | Ulvî âlem. )
( TENÂVÜR[Ar.]: İri gövdeli kişi. )

- GÖVDE ile/ve/<> BÜNYE[Ar.]

- GÖVDE ile/ve/<>/değil GÖLGE
( Gölgeyi takip edersen güneşi de bulursun! )
( [not] BODY with/and/<>/but SHADOW )

- GÖVDE ile/ve ben

- GÖVDE ve/<> MABED

( Mâbedine[gövdesine] bakmayan, mâbâdına[kıçına] bakmak zorunda kalır. )
( Akılsız başın cezasını ayaklar çeker. )

- ANIMA ile/ve ANIMUS
( Dişil. İLE/VE Eril. )
( CARL JUNG )

- [Ar.] BEHKEN ile BEHKENE/BEHKELE ile BEHNEKE
( Güzel ve gösterişli genç eril. İLE Nârin, ince ve güzel gövdeli dişil. İLE Şişmanca ve gövdesi güzel dişil. )

- HAKİM GEN ile/ve/<> SAKLI GEN
( İnsanın geni olduğu gibi, dünyanın da geni insandır. )
( DOMINANT GENE with/and/<> RECESSIVE GENE )

- RNA ile/ve/<> DNA
( Ribonükleik asit. İLE/VE/<> Deoksiribonükleik asit. )

- mRNA ile/ve/<> tRNA ile/ve/<> rRNA
( Messenger RNA. İLE/VE/<> Transfer RNA. İLE/VE/<> Ribozomal RNA. )

- MİTOKONDRİYAL DNA ile/ve/<> NÜKLEER DNA
( Anneden. İLE/VE/<> Babadan. )
( Hem kız, hem erkek çocuğa X kromozomunu taşır. İLE/VE/<> Sadece erkek çocuğa Y kromozomunu taşır. )

- BASİT ÖRGENLER/DOKULAR ile/ve/<> BİLEŞİK ÖRGENLER
( Bütün organ olarak aynı adı taşıyan ve aynı tanımla belirlenen, görülen ve idrak edilen kısımlardır, et ve sinir gibi. İLE/VE/<>
Bütün olarak farklı ölçüdeki kısımlardan meydana gelmiş olup, onların bu kısımları gerek doğa olarak, gerekse ad olarak, birbirinden farklıdır; el, ayak ve yüz gibi. )
( Basit örgenler: Kemikler, Kıkırdak, Sinirler, Tendonlar, Bağ Dokusu, Arterler, Venler/Damarlar, Membranlar, Et. İLE/VE ... )
( el-KÂNÛN fi't-TIBB )
( AHŞÂ'[Ar. < HAŞÂ]: İç örgenler. | Gövdede bulunan bağırsaklar, ciğer gibi şeyler, içirik. | Cihetler, mahaller, bölgeler. )
( MAÂRÎ[Ar.]: İnsanın sürekli açıkta olan/kalan örgenleri. )
( TELÂSUK[Ar.]: Bitişme, bitişiklik. | Bir örgenin bir başkasına bitişip yapışması. )

- ÖRGEN HÜCRELERİNİN YENİLENME SÜRELERİ:
( * 6 - 12 AY: AKCİĞER
* 6 AY: KARACİĞER
* 10 YIL: KEMİK
* 3 - 6 YIL: SAÇLAR
* 20 - 80 GÜN: AKYUVARLAR
* 120 GÜN: ALYUVARLAR
* 10 GÜN: DİL
* 10 GÜN: PLAZMA
* 3 - 5 GÜN: MİDE DUVARI
* 2 - 5 GÜN: BAĞIRSAKLAR
* YENİLENMİYOR!: TÜM GÖVDEDEKİ KAS VE SİNİR HÜCRELERİ, GÖZLERDE (RETİNADA) SİNİR HÜCRELERİ, KALPTEKİ KAS VE SİNİR HÜCRELERİ VE BEYİNDEKİ SİNİR HÜCRELERİ )

- BÜYÜK HÜCRELER ile/ve/<> KÜÇÜK HÜCRELER
( MAGNO ile/ve/<> PARVOSEÜLER )

- İNSAN ile İKİ AYAKLI HAYVAN
( HUMAN with BIPED )

- TABİÎ NEFS ile/ve/<> NEBATÎ NEFS
( Cismin parçalarını muhafaza edip, birbirinden ayrılmasından koruyan bir kuvvet. İLE/VE/<>
Cismi, uzunluk, genişlik, derinlikte uzatıp, büyütüp, cismini büyüten kuvvet. )
( NEBATÎ NEFS'ler:
* CÂZİBE(ÇEKME)
* MÂSİKE(TUTMA)
* HÂZİME(SİNDİRME)
* MÜMEYYİZE(AYIRMA)
* DAFİA(DIŞARI ATMA)
* MÜLEDE(ÜREME)
* MUSAVVİRE(ŞEKİL VERİCİ)
* GÂDİYE
* NÂMİYE )

- NEFS ve/> GÖNÜL
( ... VE/> Nefsin imana gelmiş hali. )

- İCTİHAD: [Sözlükte] Nefsin güç harcayarak bir şey elde etmesi.
[Terim olarak] Herhangi bir konuda yargıda bulunurken -zihnî uğraşta olduğu gibi- zorluğa katlanma.

- BİRİNCİ DERECE SIVI/LAR ile/ve/<> İKİNCİ DERECE SIVI/LAR
( Dört hılt. İLE/VE/<> Temel sıvılar ya da fazlalıklar. )

- 4 UNSUR(BASÂİD, ANÂSIR-I ERBAA)/ERKÂN[< RÜKN] ve/<> HILTLAR/SUYUK (İLK SIVILAR):
( TOPRAK, SU, HAVA, ATEŞ ve/<>
( KURULUK - ISLAKLIK - SOĞUKLUK - SICAKLIK )
HILTLAR:
* KAN - BALGAM - SARI SAFRA - KARA SAFRA
( KALP - AKCİĞER - KARACİĞER - DALAK )
[Normal ve anormal olmak üzere iki tipi vardır.]
[Eskiyen ya da yırtılan gövde bölümlerini tamir için gerekli maddedir.] )
( DÖRT DÖRTLÜK ADAM OLMAK: Dört unsur ve dört hıltın en uyumlu ve dengeli bir şekilde biraradalığı. )

- 4 YETİ: CÂZİBE ve/> MÂSIKA ve/> HÂZIMA ve/> LÂMİA

- ERKÂN[Ar. < RÜKN] ile ANÂSIR(UNSUR)

( Tıpta. İLE Fizikte. )

- HARARET-İ GARÎZİYYE: DOĞAL ISI

- KARACİĞER(BAĞIR/KIZILCİĞER/CİĞER) ve KALP ve DİMAĞ

( NEFS-İ NEBATİ ve NEFS-İ HAYVÂNİ ve NEFS-İ İNSÂNÎ )

- KALP ve/<> KABUL
( Kalp/b, kabul edendir. )
( Kalbi değiştiren eylemdir. )
( Mumyalamada kalp gövdenin içinde bırakılır. [Bok Böceği de, döngünün simgesi olarak kalbin üzerine konulur.] )

- KALIP ile/<> KALP
( Görevi aynıdır. İLE/<> Görevleri çeşitli ve farklıdır. )
( Kalbi değiştiren, eylemdir. )
( Kalıbımız neye/kime benzerse kalbimiz de ona benzer. )



- KALBİNİZ ile/ve/<> KALBİNİZDEKİ

- ZİGOT ile/ve/> EMBRİYON ile/ve/> CENİN/FETÜS

( 3-10 hafta arası. İLE/VE/> 10-38 hafta arası. )
( 24 haftadan sonraki doğumlarda yaşam hakkı gereği bebekler yaşatılmaya çalışılmaktadır. )
( ZYGOTE with/and/> EMBRYO with/and/> FETUS/FOETUS )

- ET ve/<> KEMİK
( FLESH and/<> BONE )

- KAFA/BAŞ ve AYAK
( Serin tutulmalı. VE Sıcak tutulmalı. )
( Kafa, tüm gövdenin 1/8'i oranındadır. [Altın Oran!] )
( Kopan bir kafanın bilincinin ne kadar süre yerinde kaldığını (kalıyorsa) sınamak olanaksızdır. En iyi tahminle 5 ila 13 saniye arasında olduğudur. )
( Akılsız başın cezasını ayaklar çeker. )

- [Ar.] ANÎK, ATAL[çoğ. A'TÂL] ile/ve/<> NUKRE, NUKRE-İ KAFÂ
( Ense. İLE/VE/<> Ense çukuru. )

- SCALP: Kafatası üzerindeki saçlı deri.

- SAÇ ile/ve KIL
( Kafa derisinde bulunan deri uzantısı/artığı. İLE/VE Gövdede bulunan deri uzantısı/artığı. )
( HAIR/TRICHO with/and A HAIR OF HAIR )

- SAÇ ile/ve/<> TIRNAK
( Saç ve tırnaklar ölümden sonra uzamazlar! [Ölümde gövde su kaybettiğinden dolayı deri sıkılaşır, bu da saç ve tırnağın uzadığı yanılgısına neden olur.] )
( "Saç sefadan, tırnak cefadan uzar." )
( [Ar.] ŞA'R ile/ve/<> ZIFR )

- SAÇ ile BİR TUTAM SAÇ
( HAIR with STRAND )

- KÂKÜL ile PERÇEM

- TURRE
[Ar.] ile/ve ZÜLF/BÂRE[Fars.]
( Alnın bir kısmına düşen saç. Kıvırcık saç lülesi. İLE/VE
Yanağa sarkan saç. Şakaklardan sarkan saç lülesi. | Bele ya da topuğa kadar uzun olan saç. | Sevgilinin saçı. )
( ZÜLF-İ DİL-ÂRÂ: Sevgilinin gönlün süsleyen, gönle hoş gelen zülfü.
ZÜLF-İ DİREFŞÂN: Dalgalanan saç.
ZÜLF-İ MÜŞG-BÂR: Misk saçan zülf.
ZÜLF-İ YÂR: Sevgilinin zülfü, saçı. | Menfaat, çıkar.[Zülfiyara dokunmak deyiminde] )

- GÎSÛ: Omuza dökülen saç.

- JÜLÎDE: Karmakarışık, dağınık saç.

- BELİK: Saç örgüsü.

- AHCEN: Kıvırcık saç.

- ANBER: Güzellerin saçı. [Ada balığının bağırsaklarında toplanan yumuşak, yapışkan ve misk gibi kokan, kül renginde bir madde. | Güzel koku.]

- ANBER-TER: Güzellerin benleri ve zülüfleri. | Gece.

- A'SAC: Saçı, alnı üzerine dökülmüş.

- FERHÂL[Fars.]: Kıvırcık ve dolaşık olmayan uzun saç.

- SUDG[Ar. çoğ. ASDÂG]: Şakaklardan sarkan saçlar.

- ALOPESİ: Kellik.
( Altında maden olan topraklarda ot bitmez/çıkmaz. )

- ZÜLF ve SÜMBÜL

- YÜZ ve/<> EL

( Yüz, kalbin aynasıdır. )
( [Ar.] LİKÂ ve/<> ... )
( [Fars.] DÎDÂR, PEYKER ve/<> ... )

- YÜZ ile/ve/<> ÇEHRE[Fars.]
( ... İLE/VE Yüze bakıldığında göze çarpan tüm örgenler. )

- FİZYOGNOMİ: Yüz okuma sanatı.

- PARAMİMİ: Düşünceler ile yüz ifadeleri arasındaki uyuşmazlık.

- PROSOPAGNOSIA: Yüz/leri tanıyamama.

- YÜZ GİYDİRMEDE[Adli Tıp'ta]: AMERİKAN MODELİ ile/ve RUS MODELİ ile/ve İNGİLİZ MODELİ ile/ve İSTANBUL MODELİ

- KIL ile TÜY

( "Kalın/sert" olan deri uzantısı. İLE "İnce/yumuşak" olan deri uzantısı. )
( [Fars.] MÛY, MÛ )
( BRISTLE with FEATHER )

- TRİKOLOJİ: Kıl ve saç hastalıklarını inceleyen bilim dalı.

- ALBİNİZM(AKŞIN/ALBİNO[Fr. < Lat.]): Saç, kirpik, kaş ve deride aşırı beyazlık hastalığı. (Soydan geçer.)

- TÜY ile/ve AYVA TÜYÜ
( ... İLE/VE İlk çıkan tüyler. )
( [Divan edebiyatında] AYVA TÜYLERİ: Harf, yazı. )
( Âşıkların alınyazısı, sevgililerinin yanaklarında yazılıdır. )

- HATT: Sevgilinin yüzündeki ayva tüyleri. | Gençlerin yüzünde yeni çıkan sakal ve bıyık, sarı tüyler.

- KILLI (GÖVDE/YÜZ/YANAK/ÇENE/BURUN/KULAK/SIRT/GÖĞÜS/PENİS/TESTİS/VAJİNA/PUBIC/LABIA MAJOR/KIÇ/BACAK) ile/"yerine"
KILSIZ (GÖVDE/YÜZ/YANAK/ÇENE/BURUN/KULAK/SIRT/GÖĞÜS/PENİS/TESTİS/VAJİNA/PUBIC/LABIA MAJOR/KIÇ/BACAK)

- ÂNE, ÂSÂB
[Ar.]: Kasık. | Kasık kılı.

- KAŞ ile/ve KİRPİK
( Alın ile göz çukurunun arasında bulunan yoğun kıllar. İLE
Göz kapaklarının ucunda bulunan seyrek kıllar. )
( Kaş ile göz, gerisi (kalanı, artanı, dahası) söz. )
( TAKATTUB[Ar.]: Buruşma. | Kaşların çatılması. )
( TAKTÎB[Ar.]: Kaş çatıp yüz ekşitme. )
( NEVK[Fars.]: Sivri uc. | Kuş gagası. | Kirpiğin ucu. )
( [Fars.] EBRÛ, MÜJGÂN ile/ve MÜJE )
( [Ar.] REVÂK-ÜL-AYN ile/ve HÜDB )
( [Divân edebiyatında] Yay. İLE/VE Ok. )
( EYE BROW with/and EYE LASH/EYE WINKER )

- BELCE: İki kaş arası.

- ÇÎN-İ EBRÛ: Kaş çatıklığı.

- KAABE KAVSEYN: İki yay, iki kaş arası.

- KEPEK ile KEPEK
( Saçlı derideki pulcuklar. İLE Elenen undan sonra kalan kabuk kırıntıları. )
( DANDRUFF/FURFUR with BRAN )

- SAKAL ile/ve/<> FAVORİ
( [Ar.] LİHYE ile/ve/<> SEBELE )
( [Fars.] RÎŞ ile/ve/<> ... )
( [Fars.] BÂME: Uzun, sık ve kaba sakal. )
( [Fars.] BÂM TELİ: Sakalın dudağa bitişik olan kalın telleri. )
( BEARD with/and/<> SIDEBURNS )
( [Lat.] BARB cum/et/<> ... )

- SAKAL ile HATT
( ... İLE Gençlerde yeni terleyen bıyık ya da sakal. )
( [Fars.] TEGİL: Sakalı yeni çıkmaya başlayan genç. )


- BIYIKLARDA: BURMA ile NEVHAT ile GAYTAN ile YOLUK ile KIRPIK ile PIRASA ile YASTIKLI
( ÇÂR-DARB[Fars.]: Dört darp. Kalenderîlerin arasında sakal, bıyık, kirpik ve kaş yerine kullanılan bir deyimdir. )
( [Ar.] BURÛT: Bıyık. )

- KAFATASI/CÜMCÜME[Ar.]:
( Kafatası yedi kemikten meydana gelir. )
( Kafatasının bir parçasının incinmesi ya da bozulması tüm kafatasının etkilenmemesini sağlamış olur. Kafatasının farklı kısımlarıının değişik kalınlık, sertlik ve yoğunlukta olması çeşitli olanaklar sunar. )
( Kemikler çeşitli sinirlerin geçmesi için yol verir ve kalın, yoğun buğuların beyinden çıkabilmesini sağlar. )
( Venler ve arterler çeşitli kafatası kemikleri arasından geçebilirler ve onu kaplayan membranın çeşitli bağları, beynin ağırlığının farklı kafatası kemikleri üzerinde dağılmasını sağlar. )
( ON SKULL/CRANIUM: PARIETAL with FRONTAL with SPHENOID with ZYGOMATIC with NASAL with MAXILLA with MANDIBLE )

- FRENOLOJİ: Kafatası bilimi.

- KRANOLOJİ: Kafatası şekillerini inceleyen insanbilim dalı.

- SÜTÜR/SUTURE[İng.]: Kafatası kemiklerinin dikişe benzer ek yerleri.

- ŞEVÂ: Alın ve kafa derisi. | Baş, el, ayak gibi uzuvlar.

- BEYİN[< Ar. BEYN: Ara, Arada olan.]/EMİK: 222.600 m2 | Ort. 1200 - 1300 gr.

- BEYİN ve/<> KARACİĞER
( His ve hareket merkezi. VE/<> Fiziksel fonksiyon ve beslenme merkezi. )
( Yaşam süresince oksijenli taze kan ile pembe renktedir. [Öldükten sonra ya da çıkarıldığında griye döner.] VE/<> ... )
( [Fars.] ... ve/<> ŞÜŞ )

- BEYİN GİRİNTİLERİ ve/<> BAĞIRSAK GİRİNTİLERİ

- BEYİNDEKİ BOŞLUKLAR ile/ve KALPTEKİ BOŞLUKLAR
[ikisi sağda, ikisi solda]
( [Ar.] TECÂVÎF-İ DİMÂĞ ile/ve TECÂVÎF-İ KALB )

- ARAKNOİD: Beynin üzerini örten ince zar.

- ÂHİYÂNE[Fars.]: Beyin kemiği, kıhıf.

- GLİYA: Beynin sinir hücrelerinin beslenmesi ve bakımında rol oynayan temel destek hücreleri.

- SİHÂ'[çoğ. ESHİYE]: İnce deri. | Beyin zarı.

- ÜMM-İ SÜLBE[Ar.]/DURE-MÈRE[Fr.]: Beyin zarlarından en kalını ve en dışta bulunanı.

- MENENJİT: Beynin zarı yangısı.

- ZÂT-ÜD-DİMÂĞ: Beyin dokusunun/nescinin yangısı.

- BEYİN BÖLÜMLERİ/LOBLARI('NI)

- BEYİN ile/ve/<> EVREN

- Beyin Müzesi [İng.]

- Beyin Atlası [İng.]

- ALIN KISMI(LOBU) ile/ve ÇEPER KISMI(LOBU)

( Merkez oluk[central fissure] ayırır. )
( ALIN: CEBÎN, CEBHE[Ar.]/FOREHEAD[İng.] )
( ÇÎN-İ CEBÎN: Alın kırışığı. )
( Alın kırışıklığı bilgeliği simgeler. )

- ŞAKAK/DULUK KISMI(LOBU) ile/ve ALIN VE ÇEPER KISMI(LOBU)
( Yanlamasına oluk[lateral fissure], şakak[temporal] kısmını alın ve çeper kısmından ayırır. )
( Ense kısmını ayıran bir yarık yoktur. )
( [Ar.] SUDG[çoğ. ASDÂG]: Şakak/lar. )

- KÜRE ile LOB

- BEYNİN: SAĞ YARIMKÜRESİ ile/ve SOL YARIMKÜRESİ

( Sanatsal. İLE/VE Bilimsel, felsefî. )
( Bütüncül. İLE/VE Çözümleyici. )

- SEREBRUM'DA: YARIK ile/ve OLUK
( FISSURE with/and SULCUS )

- SAĞLAK ile SOLAK
( [Ar.] ... ile AHLEF )

- ÖN BEYİN'DE: TALAMUS ile/ve HİPOTALAMUS ile/ve LİMBİK SİSTEM ile/ve BEYİN KABUĞU
( Talamus, duyu organlarından gelen sinir hücrelerinin beyin kabuğuyla olan ilişkisini sağlar. )
( Hipotalamus, en çok araştırılan beyin kısımlarından biridir. Büyüklüğü küçük bir kesme şeker kadar olmasına karşın, gördüğü işlemler son derece önemli ve değişiktir. Heyecanların ve arzuların denetlendiği merkezdir. Eşeysel davranış, yeme-içme bu merkezce denetlenir. )
( Limbik sistem beyin sapının yukarı kısmıyla ön beyin arasında yer alan sinir hücresi ağından oluşur. Heyecan yaşantısı, saldırma ve kaçma davramışlarıyla ilişkisi vardır. )
( THALAMUS with/and HYPOTHALAMUS with/and LIMBIC SYSTEM with/and CEREBRAL CORTEX )

- NÖRON'LARDA: DOĞUM'DA ile 2 AYLIK'KEN ile 6 YAŞINDA ile 14-60 YAŞ ARASINDA

- NÖRON/LAR ile/ve/<> GÖKADA/LAR

- SİNİR SİSTEMİ
: Gövdenin her yerine yayılmış olan ve her birimi birbiriyle ilişki halinde bulunan bir elektriksel ve kimyasal iletişim ağı.

- SEMPATİK ile/ve/<> PARASEMPATİK SİNİR SİSTEMİ
( [Ar.] ALÂKAVÎ )

- SİNİR HÜCRESİ(NÖRON)/ASAB[Ar.] ile/ve GLİA
( ... İLE/VE İşlevleri tam anlamıyla açıklığa kavuşmamıştır. Sinir hücrelerinin çalışmasını destekleyici ve onları besleyici işlevleri vardır. | Bellekte önemli rol oynar. )
( ... İLE/VE Nöronların 50 katı kadardır. )
( ... İLE/VE Beynin yapısal çerçevesini oluşturur, nöronları idare ederek temizlik işlevi görür ve nöronlar öldükten sonra kalıntıları temizler. )

- NÖRON/LAR ile/ve AYNA NÖRON/LAR

- AKSON ile/ve/<> DENDRİTLER ve/<> SİNAPSLAR

( Her bir nöronda 10.000'e kadar dendrit olabilir fakat sadece bir akson vardır. VE/<> Akson ve dendritler arasındaki sinirsel iletilerin gerçekleştiği yerlerdir. )
( İnsan beyninde yaklaşık 5.000.000 km. akson, 1 katrilyon sinaps vardır. )
( Akson, küçük bir nöron hücresinden binlerce kat daha uzun olabilir. [Bazı kişilerde aksonların uzunluğu 1.5 metreyi bulabilmektedir.] [Zürafalarda bulunan en uzun akson 4.5 metre uzunluğundadır.] )

- GRİ MADDE ile/ve/<> BEYAZ MADDE
( Nöronun hücre gövdesi. İLE/VE/<> Akson. )
( Yaşayan bir beynin yaklaşık %40'ı gri madde, %60'ı beyaz maddeden oluşur. )
( Gerçek bilgi işlemesinin yapıldığı hücreleri içerir. Beyinde kullanılan oksijenin yaklaşık %94'ünü kullanır. İLE/VE Akson ve aksonu saran yağlı bir protein olan myelin'dir. Hücrelerin dışına doğru uzayan dendrit ve aksonları sararak birbirinden ayırmaya yarar. Farklı gri maddeleri birbirine ve gri maddeyi gövdenin öteki taraflarına da bağlayarak beynin iletişim ağını oluşturur. )
( [Bilgisayar benzetmesiyle] İşlemci (CPU). İLE/VE Kablo bağlantısı.[Zekâ, hem birlikte, hem de hızlı çalışmayı gerektirir.] )

- ANSEFALİT ile NEVRİT
( Beyin dokusu yangısı(iltihabı). İLE Sinir yangısı. )

- NEVRALJİ ile NEVRİT
( Sinir patolojisinden kaynaklanan ağrı. İLE Sinir yangısı. )

- MİGREN: Yarım baş ağrısı.

- TEŞENNÜC[Ar. < ŞENC]/İSPAZMOS/SPASM[İng.]/SPASME[Fr.]: Kasların kasılması, gerilip/çekilip büzülmesi.

- KAF (DAĞI) ve/<> ANKA (KUŞU)
( İnsan beyni/zihni. VE Tercih.[kılma/kılamama | yapma/yapamama] )

- DIŞ DUYULAR ile/ve/<> İÇ DUYULAR
( Görme, İşitme, Koklama, Tatma, Dokunma. İLE/VE
Hiss-i Müşterek, Hayal[Hissî Suretler], Vehim[Tikel Anlamlar], Hafıza, Kuvve-i Mutasarrıfa[Hayalhane'ye dayanırsa: Muhayyile; Vehim'e dayanırsa: Müdrike.] )

- KUVVE-İ HAFIZA ile/ve/<> KUVVE-İ ZÂKİRE

- DUYULARDA: GÖRME VE DUYMA ile TATMA VE KOKLAMA VE DOKUNMA/LÂMİSE
[Ar.]
( Temsil edilebilirlik sağlayan. İLE Temsil edilebilirlik sağlayamayan. )
( "Süreklilik" sağlar. İLE "Geçici"dir. )
( Duyulara açık olan, en örtük olandır! )

- GENEL DUYULAR ile/ve/<> ÖZEL DUYULAR
( Görme, İşitme, Dokunma. İLE/VE/<> Koklama, Tatma. )
( Bellek kayıtları yoğundur. İLE/VE Bellek kayıtları hafiftir. )

- BASAR ile/ve/<> BASİRET
( Dış/organik gözler. İLE/VE/<> İç göz, "kalp" gözü. )

- KUNİK: Eskimoların burunlarını birbirlerine sürtmezler! Şefkatli koklaşmadır. [Eşeysel değildir!]
( Daha çok anneler ile çocukları arasındadır. Eşler arasında da görülür. )
( Bazı Eskimo dillerinde "öpmek" ve "koklamak" aynı sözcüklerle ifade edilir. )

- EL ile/ve/<> BEYİN
( Gövdenin tüm kısımlarınınkine nispetle el derisi en dengeli olanıdır, el derisinde, en dengeli olan avuçiçi derisidir. Sonra, sırasıyla parmakların derisi ve onlardan da işaret parmağının derisi ve son olarak en dengeli olan işaret parmağının uc kemiğinin derisidir. Bundan dolayıdır ki, işaret parmağının ve öteki parmakların ucları duyu idraki için en iyi örgenlerdir. )
( Eller beynin uzantısıdır. )
( Ne edersen elinle, o da gider seninle. )
( MAN-: El ile [MANUSCRIPT, MANİVELA] )

- EL-BEYİN İLİŞKİSİ/EYTİŞİMİ ile/ve/<> DİL-DÜŞÜNCE İLİŞKİSİ/EYTİŞİMİ
( HAND-BRAIN RELATION/DIALECTIC with/and LANGUAGE-THOUGHT RELATION/DIALECTIC )

- ELİN DIŞI ile/ve/<> ELİN İÇİ
( Görünen. İLE/VE/<> İşleyen. )

- BELLEK ile/ve/<> ALGI
( KUVVE-İ ZÂKİRE ile/ve/<> İDRAK )
( Algı bir örgütlemedir. )
( Bellek Haritası )

- KARMAŞIK ALGILAMA SÜREÇLERİ'NDE: ÖRÜNTÜ ve/<> HAREKET ve/<> DERİNLİK
( PATTERN PERCEPTION and/<> MOVEMENT PERCEPTION and/<> DEPTH PERCEPTION )

- YAPISAL ALGI ile/ve/<> DOĞRUDAN ALGI
( CONSTRUCTIVE PERCEPTION with/and/<> DIRECT PERCEPTION )

- ALGILAMA SÜRECİNDE: BELİRGİNLİK ile/ve/> KONUM ile/ve/> ŞİDDET ile/ve/> SÜRE

- ALGI BOZUKLUĞU ile/ve GERÇEK İLE HAYALİN AYRILAMAMASI

( İkisi de deliliğin/delirmenin göstergesi olabilir. )

- EŞİKALTI ALGI ile/ve KOLAYLAŞTIRMA(PRIMING)

- ALGISAL EŞİKLER'DE: ÖZEL ALICILAR ile/ve MUTLAK EŞİK ile/ve FARK EŞİĞİ

- MUTLAK EŞİK DEĞERLERİNDE: GÖRME ile/ve İŞİTME ile/ve TAT ALMA ile/ve KOKU ALMA(ŞAMME[Ar.], ODORAT[Fr.], SMELL[İng.]) ile/ve DOKUNMA

( Karanlık bir gecede 50 km.'den bir mum ışığı. İLE/VE Sessiz bir ortamda 5 metreden bir kol saatinin işleyişi. İLE/VE Sekiz litrelik bir suda bir çay kaşığı şeker. İLE/VE Altı odalı büyük bir evde bir damla esans. İLE/VE Bir santimetre yükseklikten yüzüne düşen bir sineğin kanadı. )

- ALGISAL BİL(İN)EMEME/AGNOZİ ile BİL(İN)EMEME/AGNOZİ
( APPERCEPTIVE AGNOSIS with ASSOCIATIVE AGNOSIS )

- TAKTİL AGNOZİ ile ODITUAR AGNOZİ

- WEBER KATSAYILARI'NDA: GÖRME/PARLAKLIK ile/ve KİNESTEZİ ile/ve ACI [ısıyla ortaya çıkan] ile/ve İŞİTME [orta frekanslar] ile/ve BASINÇ [deri] ile/ve KOKU ile/ve TAD [tuz]

( 1/60 ile/ve 1/50 ile/ve 1/30 ile/ve 1/10 ile/ve 1/7 ile/ve 1/4 ile/ve 1/3 )

- BELLEK ile/ve GÖRÜ

- BELLEK ile/ve/değil ÖNCELİK

- BELLEK ile/ve/değil İLGİ

- BELLEK ile/ve GELECEK

- BELLEMEK ile/ve/yerine EZBERLEMEK
[Fars.]
( ... İLE/VE/YERİNE Kalbe yazmak. )

- BELLEMEK ile/yerine SORGULAMAK/DÜŞÜNMEK
( TO MEMORIZE with INTERROGATE/TO THINK )
( INTERROGATE/TO THINK instead of TO MEMORIZE )

- BELLEĞİN AŞAMALARI'NDA: KODLAMA ile/ve/> DEPOLAMA ile/ve/> ARA-BUL-GERİYE GETİR
( Belleğe yerleştirilir. > Bellekte tutulur. > Bellekten çağrılır. )

- HAYALHANE ile/ve/<> HAFIZA

- BELLEK YİTİMİ ile DUYUM YİTİMİ ile ACI YİTİMİ ile SÖZ YİTİMİ ile HAREKETLERDEKİ DÜZENSİZLİK

( [Ar.] ZIYÂ-İ HÂFIZA ile ZIYÂ-İ HİSS ile ZIYÂ-İ ELEM ile ZIYÂ-İ KELÂM ile ZIYÂ-İ İNTİZÂM )
( [Fr.] AMNÉSIE avec ANESTHÉSIE avec ANALGÉSIE avec APHASIE avec ATAXIE )

- GÖRÜ ile/ve TANIKLIK

- TANIMA ile/ve/<> ANIMSAMA

( Tanıma, size verilen bir uyarıcıyla daha önce karşılaşıp karşılaşmadığınıza karar vermenizi gerektirir. )
( Tanıma durumunda daha fazla sayıda ara-bul-geriye getir ipucu bulunduğundan, belleğiniz ipuclarının hepsini ya da birçoğunu kullanır ve sizi anımsama olayına götürür. )
( Ne kadar çok ara-bul-geriye getir ipucu varsa, anımsama da o derece iyi olur. )
( Anımsamayla ilgili araştırmalarda, ara-bul-geriye getir ipucları kaybolmasının, anımsayamama olayının en belli başlı nedenlerinden biri olduğunu gösterir. )
( Kodlama sırasında kullanılan örgütleme düzeni, ara-bul-geriye getir anında ipucu olarak kullanılır. )
( Örgütleme düzenini, büyüdüğünüz ve iyi bildiğiniz bir mahalleye benzetebiliriz. Kodlama sırasında bu mahallenin belirli sokaklarını ve bu sokaklarda daha önceden bildiğiniz evleri ziyaret eder ve size verilen, yeni bilgileri bu evlere bırakırsınız. Sizden bilgiler yeniden geri istendiğinde, başka bir deyişle anımsama sırasında, yerlerini çok iyi bildiğiniz evleri yeniden sırayla ziyaret eder ve bırakmış olduğunuz bilgilere ulaşırsınız. )
( Her olay bir bağlam içinde oluşur. Öğrenme anındaki bağlam, anımsama anındaki bağlama ne kadar benzerse, anımsama o kadar kolay olur. -örnek ise- Sınav ortamına benzer bir ortamda bilgi öğrenilirse, sınavda anımsanması daha kolay olur. Neşeliyken öğrendiğiniz bir şiiri, üzüntülü bir hal içindeyken anımsamanız zorlaşır. Hüzünlü bir ortamda öğrenilen bilgiler hüzünlü bir ortamda; sevinçli ve mutlu bir haldeyken öğrenilen bilgiler ya da meydana gelen olaylar sevinçli ve mutlu durumlarda daha kolay anımsanır. )
( Anımsanması istenen şeyleri örgütleyerek ara-bul-geriye getir ipucunun verimliliği artırılabilir. )
( CODING with/and STORAGE with/and/<> RETRIEVAL )

- ANIMSAMA ile/ve/> ANMA

- KISA SÜRELİ BELLEK ile/ve/<> UZUN SÜRELİ BELLEK

( Biyofizik bir süreçtir. İLE/VE/<> Biyokimyasal bir süreçtir. )
( Sessel kod önemlidir. İLE/VE/<> Anlamsal kod önemlidir. )
( 7 +/- 2 kapasitesi vardır. İLE/VE/<> Kapasitesi sınırsızdır. )
( Ara-bul-geriye getir hemen hemen hatasızdır. İLE/VE/<> Hata yapmaya son derece eğilimlidir. )
( Yeni öğrenilen davranış ya da bilgi, kısa süreli bellekte 30 saniye kadar kalır ve sonra uzun süreli belleğe aktarılır. )
( Hipokampüs kısa süreli bellekle ilgili bir beyin bölgesidir. )
( Bir bilginin uzun süreli belleğe girmesi protein sentezi ile gerçekleşir. )
( Otuz saniye geçtikten sonra anımsanan her bilgi ya da olay uzun süreli bellekten çağrılır. )
( KÜMELEME: Uzun süreli bellekteki bilgileriniz aracılığıyla size verilen yeni birimleri anlamlı bir biçimde gruplama sürecine kümeleme(clustering) adı verilir. )

- KISA SÜRELİ BELLEK ile/ve/değil YANKISAL DEPO
( 10 - 30 saniye. İLE/VE/DEĞİL 250 milisaniye - 4 saniye. )

- AYRINTILAMA: ELABORATION

- PARAMNEZİ: Bellek bozukluğu.

- OMURGA ile HAYVAN OMURGASI
( Omurgayı hiçbir eylem rahatsız etmediğinde, huzursuz zihin yavaş yavaş rahatlar. )
( MEFKUR[çoğ. MEFÂKÎR]["ku" uzun okunur]: Omurga kemikleri kırılmış olan insan ya da hayvan. )
( BACKBONE with CARINA )

- OMUR ile/ve/<> OMURİLİK
( Omur, omurilik içinden geçebilsin diye ortasında delik olan bir kemik parçasıdır. İLE/VE/<> ... )
( [Fars.] ... ile/ve/<> MAĞZ-I PÜŞT )

- ATLAS[İlk omur]: İNSANDA ve TARİHTE/MİTOLOJİDE
( Kafatasını taşır. VE Aklı taşır. )

- OMURİLİK BÖLÜMLERİ
( ON SPINE: CERVICAL with THORACIC with LUMBAR with SACRAL with COCCYGEAL )

- BOYUN OMURLARI ile/ve/<> SIRT OMURLARI ile/ve/<> BEL OMURLARI
( TORTİKOLİS: Eğri boyunlu olma durumu. )
( TAHADDÜB[Ar. < HADEB]: Kamburlaşma, dışarı doğru çıkıntı oluşması. )

- AMİNO ASİT ile PEPTİD
( Proteinlerin yapı taşları niteliğindeki organik asit. İLE İki ya da daha çok amino asitten oluşan protein bileşiği. )
( AMINO ACID with PEPTIDE )

- PROTEİN ile PEPTİD
( PROTEIN with PEPTIDE )

- DAMAR ile/ve/<> KILCAL DAMAR
( VESSEL with/and/<> CAPILLARY (VESSEL) )

- DAMAR ile ATARDAMAR
( VESSEL with ARTERY )

- DAMAR ile SEFANVEN
( ... İLE Kalp ameliyatları için yararlanılan bacaktaki damar. )

- DAMAR ile ŞAH DAMARI
( ... ile HABL-ÜL-VERÎD )

- ATARDAMAR ile ANA/BÜYÜK ATARDAMAR
( ARTERY with AORTA )

- ARTER/LER ile/ve/<> VEN/LER
( Kalpten çıkarlar. İLE/VE/<> Karaciğerden çıkarlar. )
( Kalp için kanı havalandırıp metabolizmanın neden olduğu işlerden dolayı kanı temizlemekte görevlidirler. Yaşamsal güçleri tüm gövdeye taşırlar. İLE/VE/<>
Gövdenin birçok yanına kanı dağıtırlar. )

- VEN ile/ve/<> VENÜL
( Kanı kalbe doğru götüren toplardamarlar. İLE/VE/<> Kılcal damar yatağı ve bir ven arasında kan taşıyan kan damarı. )

- TOPLARDAMAR ile ATARDAMAR
( [Ar.] VÜRÛD[< VERÎD] ile ... )
( VEIN with ARTERY )

- KÜÇÜK ATARDAMAR ile ATARDAMAR
( ARTERIOLE with ARTERY )

- DAMAR ile YAPRAK DAMARI
( VESSEL with NERVURE )

- [Ar.] VİDÂC ile VİDÂCÎ
( Boyun damarlarından biri. İLE Boyun damarlarından biri ile ilgili. | Boyun kara damarı. )

- ATARDAMAR YANGISI ile/ve TOPLARDAMAR DUVARLARI YANGISI
( ARTERİT ile/ve FLEBİT/TROMBOFLEBİT )

- VALVULITIS: Kalp kapakçığı yangısı.

- AMBOLİ/EMBOLİZM: Yabancı bir madde kütlesinin damarları tıkayarak kan akımını engellemesi.

- TRİL: Atardamarlarda duyulan özel titreme.

- VARİS[Fr.] ile VÂRİS[Ar.]
( Toplardamar genişlemesi. [Daha çok bacaklarda görülür] İLE Kalıt/miras sahibi. )

- KAN ile/ve/<> PLAZMA[Yun.]
( ... İLE/VE/<> Kanda alyuvarla akyuvarların içinde bulunduğu sıvı. )
( [Ar.] NEZF: Kanama. )
( [Fars.] HÛN ile/ve/<> ... )
( BLOOD with/and/<> PLASMA )

- KAN ile PIHTI/PIHTILAŞMA
( [Ar.] ... ile ALAK: Pıhtılaşmış kan. | ALAK-I DEM: Kan pıhtısı. )
( BLOOD with BLOOD CLOT/CLOTTING/COAGULATION )

- KAN ile PIHTILAŞMIŞ KAN(ALAK/ALEKA[Ar.])

- KAN ile DEM-İ NİFÂS
[Ar.]
( ... İLE Doğum sırasında gelen kan. )

- KAN'DA:
ALYUVAR(LAR) ile/ve/<> AKYUVAR(LAR) ile/ve/<> TROMBOSİT(LER)

( Bir damla kanda 5.000.000 alyuvar(eritrosit), 5.000 akyuvar(lökosit) bulunur. )
( ON BLOOD: ERYTHROCYTES/RED CORPUSCLE with/and/<> LEUCOCYTES/WHITE CORPUSCLE with/and/<> PLATELETS/THROMBOCYTES )

- KAN GRUPLARI'NI
( A Rh +/-, B Rh +/-, AB Rh +/-, 0 Rh +/- )

- ÂDET/AYBAŞI/REGL ile MENAPOZ
( 28 günde bir, 3 ilâ 7 gün arasındadır. Normal koşullarda bir çay bardağının 2/3'ü kadar kan kaybı oluşur. İLE ... )
( TUHR: İki âdet arasında geçen zaman. [En az 15 gündür] )
( SİNN-İ BUHRÂN/YE'S: Adetten kesilme yaşları. )
( [Ar.] HAYZ, TAMS ile SİNN-İ YE'S [45-55 yaş arasıdır] )
( MENSTRUATION/PERIOD with MENOPAUSE )

- KÜÇÜK KAN DOLAŞIMI ile/ve/<> BÜYÜK KAN DOLAŞIMI
( Sağ karıncıktan çıkan akiğer atardamarı kalbin hemen üzerinde ikiye ayrılarak biri sağ öbürü sol akciğere ider. Akciğerde kan temizlendikten sonra her akciğerden bir çift toplardamar halinde çıkarak sol kulakçığa dört koldan dökülür. Kalple akciğer arasındaki bu dolaşıma "Küçük Dolaşım" denir. İLE/VE/<>
Sol karıncıktan çıkan aort, sola doğru kıvrılarak bir yay yapar. Bu yaydan başa ve kollara damarlar ayrılır. Daha sonra aort aşağı doğru kıvrılarak diyaframı deler ve karın boşluğuna geçer; kalça hizasında ikiye ayrılarak bacaklara uzanır. Bu aralıkta, iç organlara ve kaslara dallar verir. Gövdenin alt kısımlarında oksijensiz kan al ana toplardamarı ile gövdenin üst kısmından toplanan oksijensiz kan ise üst ana toplardamarı ile kalbin sağ kulakçığına dökülür. Bu dolaşım sistemine de "Büyük Dolaşım" denir. )
( KÜÇÜK KAN DOLAŞIMI - İBN. NEFİS, FAZIL b. NÂTIK ve HARVEY )

- SEPTİSEMİ ile TOKSEMİ
( "Kan zehirlenmesi", kan bozukluğu. İLE "Kan zehirlenmesi". [günlük dilde] )
( Bakterilerin kana geçerek yaygın enfeksiyona neden olmasıyla. İLE Herhangi bir zehirli maddenin ya da iltihabın kana geçmesiyle. )
( SEPTİSEMİ/SEPSIS/SIRS[: Systemic Inflammatory Response Syndrome] )

- SEVDÂ: Kalbin ortasındaki kararmaya yüz tutmuş kan.

- SİSTOL ile/ve DİASTOL

- KAN ve ÖRGEN BAĞIŞI
( KAN VER, SAĞLIĞINI KAZAN!
KAN VER, HAYAT KURTAR! )
( ALO 184 - ORGAN BAĞIŞ HATTI )

- DUYULAR('I)

- ÖZEL DUYULAR ile/ve/<> YÜZEYEL DUYULAR ile/ve/<> DERİN DUYULAR ile/ve/<> İÇ DUYULAR

- DUYULAR'DA: MEKANİK ile/ve/<> KİMYASAL ile/ve/<> TERMAL ile/ve/<> ELEKTROMANYETİK

- GÖZ ile/ve GÖZ KÜRESİ ile/ve GÖZBEBEĞİ ile/ve GÖZ ÇUKURU ile/ve GÖZ KAPAĞI

( Göz açık olmalı, aklını bulunduğu yere almalı. )
( "Suyun akmaya başladığı kaynak." )
( Göz Zât'ı, geri kalanı sıfatı simgeler. )
( Gözlerimiz hayatımız boyunca doğduğumuz andaki boyutlarında kalıyor. Burnumuz ve kulaklarımızın ise büyümesi hiç sona ermiyor. )
( [Ar.] RÂFİ'[< REF]: Gözkapağı gibi bazı örgenleri yukarı kaldırmaya yarayan kas/adale, sinir. )
( [Ar.] TARFE: Gözkapağının bir kere açılıp kapanması. )
( [Fars.] BÂDÂM: Sevgilinin bademi andıran gözü. | Badem. )
( [Fars.] DÎDE, ÇEŞM ile/ve ... ile/ve MERDÜM, BÎNEK, DÎDE ile/ve ... ile/ve BÂM-I ÇEŞM[üstteki], BERG-İ ÇEŞM[BERG: Yaprak.] )
( [Ar.] AYN, MEDMA'[çoğ. MEDÂMİ'] ile/ve ... ile/ve HADEKA, İNSÂN-ÜL-AYN, MANZAR[< NAZAR], MANZAR-I ÇEŞM, NOKTA-İ BÎNİŞ, BÜ-BÜ' ile/ve MEDÂR-ÜL-AYN ile/ve ... )
( EŞFÂR[Ar. < ŞÜFR]: Gözkapağının kenarları, kirpik yerleri. )
( EYE with/and EYE BALL with/and PUPIL/APPLE OF THE EYE with/and ORBIT/EYE HOLE with/and EYE LID )

- GÖZ RENKLERİNDE: SEVDÂ ile SERKÂ ile ŞEHLÂ ile ŞEVLÂ
( Siyah renkte. İLE Yeşil ya da mavi renkte. İLE Elâ ya da açık kahverengi renkte. [Gözlerin "iki ayrı yönde" gibi bakışı.] [Kadının en arzulu bakışı.] İLE Koyu kahverengi. )

- ŞAŞI ile/değil ŞEHLÂ
( [Ar.] AHVEL ile/değil ... )
( [Fars.] LÛC ile/değil ... )

- GÖZ KAPAKLARI YANGISI(İLTİHABI) ile/ve GÖZYAŞI YANGISI(İLTİHABI)
( BLEFARİT ile/ve DAKRİYORİSSİT )

- GÖZ TANSİYONUNDA: AÇIK AÇILI ile KAPALI AÇILI

- PTOZ
: Üst gözkapağının sarkması.

- HİCÂC[Ar.]: Gözün ikinci tabakası.

- SEBEL[Ar.]: Göze inen perde. Dumanlı, bulanık görme hastalığı.

- ŞELEL: Gözdeki ağ tabakanın en duyarlı noktası. Sarı benek. | Gövdedeki renkli lekeler. | İskorbüt.

- TEDEMMU'[< DEM][Ar.]: Gözün yaşarması. | Sayrılıktan dolayı gözden yaş gelme.

- AŞVÂ'[Ar.]: Gece, gözü görmeyen. [bayan]

- ÇAPAK: RÎME, ÂJÎH/PÎH[Fars.]

- ÂMÂK[Ar. < MAAK/MAUK]: Göz pınarları.

- BİRİNCİL ile/ve İKİNCİL DUYULAR
( Görme ve İşitme. İLE/VE Dokunma, Pozisyon, Koklama ve Tad. )

- BİRİNCİL VE İKİNCİL DUYULAR'DA: İNSAN ile HAYVAN
( İnsanda birincil duyular görme ve işitme örgenleri üzerindedir. İLE Hayvanın türüne göre değişir. )

- GÖZ ile/ve GÖNÜL[< GÖNENME/GÖNENÇ]
( Gözden uzak(ırak) olan, gönülden (de) uzak(ırak) olur. )

- GÖZ ile/ve GÖZDEKİ ANLAM VE DERİNLİK

- SÜHÂ
: Büyükayı yıldız kümesinin en küçük yıldızıdır.
( Küçüklüğü dolayısıyla eskiden gözlerin görüş gücünü ölçmede kullanılırdı. Bu yıldızı görebilen göz keskin sayılırdı. )

- DİPLOPİ: Çift görme.

- GİRYÂN ile/ve NERGİS
( Ağlayan göz. İLE/VE Mahmur bakan göz. Yan bakış/lı. )
( ... İLE/VE Divan edebiyatında zehir, bazen panzehir olarak geçer. )

- GÖZÜN AKLI ile/ve GÖZÜN HAKKI

- GÖZ SIVILARI'NI

( Ön ve arka odacıkları dolduran saydam sıvı. İLE Mercek ile arka göz duvarı arasındaki boşluğu dolduran pelte kıvamında saydam sıvı. )
( AQUAOUS HUMOR with VITREOUS HUMOR )

- GÖZ AKI: SCLERA

- GÖZYAŞI KANALI: TEARDUCT

- GÖZYAŞININ: DIŞA AKMASI ile/ve İÇE AKMASI

- GÖZYAŞI BEZİ YANGISI(İLTİHABI) ile/ve GÖZYAŞI KESESİ YANGISI(İLTİHABI) İRİS TABAKASININ YANGISI

( DAKRİYOADENİT ile/ve DAKRİYOSİSTİT ile/ve İRİTİS )

- SICAK GÖZYAŞI ile SOĞUK GÖZYAŞI
( Acı gözyaşı. İLE Sevinç gözyaşı. )
( Niyete göre de değişir. )
( Gözyaşı, göze kaçan birçok maddeyi eritebilecek keskinliktedir. Geceleri tırnak kesilmemesinin nedeni ise gözyaşının tırnağı eritememesinden dolayı sıçrayıp da göze kaçmaması/batmaması içindir. [Yani, hurafe/bâtıl inanç değildir, dikkat etmek gerekir.] )
( Elmas doğadaki en sert maddedir. Elması eritebilen tek şey, gözyaşıdır. Gözyaşının eritemediği tek şey ise tırnaktır. )
( EŞK-BÂR/EŞK-RÎZ[Fars.]: Çok ağlayan, gözyaşı döken. )

- GÖZYAŞLARI'NI:
( [Ar.] DEM, ABRE[çoğ. ABERÂT], MEDMA'[çoğ. MEDÂMİ'] )
( [Fars.] ÂB-GÎNE, ÂB-ZÎH )
( SİRİŞK, EŞK
: Gözyaşı.
* EŞK-İ MESCÛM: DÖKÜLMÜŞ GÖZYAŞI
* EŞK-İ SÜRÛR: SEVİNÇ GÖZYAŞI
* EŞK-İ ŞÂDÎ, EŞK-İ ŞÎRÎN: SEVİNÇTEN DÖKÜLEN GÖZYAŞI, SEVİNÇLE AĞLAYIŞ
* EŞK-İ ŞEKKERÎN: SEVİNÇ GÖZYAŞI
* EŞK-İ TAHASSÜR: TAHASSÜRDEN, HASRETTEN, AYRILIKTAN DOLAYI AKAN GÖZYAŞI
* EŞK-İ TARAB: SEVİNÇ İLE AĞLAYIŞ, SEVİNÇ İLE DÖKÜLEN GÖZYAŞI
* EŞK-İ TEESSÜR: TEESSÜRDEN AKAN GÖZYAŞI
* EŞK-İ TELH: KEDER, KAYGI, TASADAN DOĞAN GÖZYAŞI )

- İNCİ ile/ve MERCAN
( [Divân Edebiyatında] Gözyaşını simgeler. İLE/VE Kanlı gözyaşını simgeler. )

- GÖZ KIRPIŞTIRMAK: TWINKLE

- GÖZ HÜCRESİ ile/ve/<> ÇUBUK HÜCRE

( ... İLE/VE/<> Retinada tabakasında bulunan ışığa hassas iki hücreden biri. )
( ... with/and/<> ROD )

- HİPERMETROP(İ) ile MİYOP ile ASTİGMATİZMA
( Yakını net/iyi görememe. İLE Uzağı net/iyi görememe. İLE Gözün saydam tabakasında meridyenlerin eşitsizliği yüzünden duru görememe durumu. )
( *Eksen, *Kırıcılık, *Gelıp Geçici Hipermetropi. İLE
*Eksen, *Kırıcılık, *Gelİp Geçici Hipermetropi. İLE
*Basit, *Kompoze/Bileşik, *Mikst )
( ... ile KASR-ÜL-BASAR ile ... )
( FARSIGHTEDNESS/HYPERMETROPIC with NEARSIGHTEDNESS/MYOPIC with ASTIGMATISM )
( [Fr.] ... avec MYOPIE avec ... )

- RENK KÖRLÜĞÜ: DÂ'-İ DALTON[Ar.]/DALTONISM[İng.]/AKROMATOPSİ

- RENK KÖRLÜGÜ ile/ve/değil BASİT RENK KÖRLÜGÜ

- ŞAŞI/LIK ile/ve/değil ŞEHLÂ

( [not] GOGGLE/CROSS-EYE/SQUINT with/and/but ... )

- YAVAŞ/LIK ile/ve "UYUŞUK/LUK"
( MIYMINTI: İnsanın sabrını tüketecek derecede yavaş ve mızmızca iş gören. )
( [Ar.] BATÂET )
( Doğadaki en yavaş canlı/hayvan Bradipus'tur. )
( SLOW/NESS with INDOLENCE )

- TRİPANOZOMA ile UYUŞUKLUK
( TRYPANOSOME with INDOLENCE )

- SAĞIR/İŞİTMEZ ile/ve DİLSİZ ya da SAĞIR VE DİLSİZ
( Kimse duymak istemeyenler kadar sağır olamaz. )
( [Ar.] ATREŞ ile/ve AHRAS )
( EBSEM[Ar.]: Dilsiz, susmuş. )
( SAMEM[Ar.]: Sağırlık. )
( [Fars.] KÜND-GÜŞ: Sağır. [ KERİ: Sağırlık.] ile/ve ... )
( DEAF with DUMB or DEAF-MUTE )

- SES'TE: YÜKSEKLİK/PERDE ile/ve ŞİDDET ile/ve TON

- FISILTI ile KONUŞMA ile TRAFİK ile AĞRI DUYUSU

( 1 - 40 dB İLE 40 - 80 dB İLE 80 - 120 dB İLE 120 dB üstü )

- NEMESE/HEMS[Ar.]/WHISPER[İng.]: Fısıldama.

- BAR: Sayrılık(hastalık) sırasında dil üzerinde görülen beyaz renkli tabaka, pas.

- ORALOJİ: Ağız hastalıklarını konu alan bilim dalı.

- DUDAK ile/ve/değil YANAK
( [Ar.] ŞEFE ile/ve/değil HADD, VECNE )
( [Fars.] LEB, LA'L ile/ve/değil BÎLE, KELE )
( [not] LIP with/and/but CHEEK )

- AĞIZ ile/ve DUDAK/LAR
( [Ar.] FEM ile/ve ŞEFE/TEYN, BÂSİA: Çok kırmızı dudak. )
( [Fars.] DEHÂN/DEHEN, FEM ile/ve LEB, LA'L )
( [Fars.] BERFÛZ/BERFÛS: Ağzın dış kenarı, dudakların çevresi. )
( [Fars.] DEHÂN-I TENG: Küçük ağız. )
( [Divan şiirinde] YÂKUT, FİKR-İ DEHÂN ile/ve ... )
( NUN harfi ve NOKTA ile simgelenir. İLE/VE ... )
( [Ar.] BUZRA: Üst dudağın ortasından dışarı doğru taşan et parçası. )
( MOUTH with/and LIP/S )

- BİHR[Ar.]: Ağız kokusu.

- UÇUK: TEBHÂL/E[Ar.] | COLD SORE, HERPES[İng.]

- AĞIZ ile/ve DİL
( MOUTH with/and TONGUE )

- DİLİNİ YUVARLAYABİLEN ile/ve DİLİNİ YUVARLAYAMAYAN

- ALT ÇENE ve ÜST ÇENE

( CÂM-I SÎM[gümüş kadeh][mecaz]: Sevgilinin çenesi. )
( [Ar.] ZEKAN[çoğ. ZÜKUN] )
( [Fars.] ZENAH/DÂN )
( LOWER JAW/MANDIBLE and UPPER JAW/MAXILLA )

- ÇENEYİ KULLANMADA: (FAZLA) KONUŞMAK İÇİN ile/ve/değil/yerine ÇİĞNEMEK İÇİN

- BEC
[Fars.]: Ağzın içi, avurt.

- ÇÂH-I ZENAHDÂN[Fars.]: Çene çukuru.

- GABGAB/SAKAK: Çene altı, gıdı.

- DİŞ/LER ile/ve/<> DİŞETİ
( Dişler, tüm örgenlerin aynasıdır. )
( [Ar.] SİNN ile/ve/<> LİSE )
( [Fars.] GÂZ, DENDÂN[ağızda bulunan] ile/ve/<> ... )
( CEZR-ÜS-SİNN: Diş kökleri.
İNFİCÂR-I SİNN: Ağızda ilk dişlerin çıkışı.
LEBB-ÜS-SİNN: Dişin hassas olan kısmı.
TÂC-ÜS-SİNN: Dişin etten dışarı çıkmış bölümü.
UNK-ÜS-SİNN: Dişin kökü ile etten dışarı çıkan bölümü arasındaki yer.
SİNN-İ NÂBÎ: Köpek dişi.
SİNN-İ TUFÛLİYYET: Süt dişlerinin düşmesiyle onların yerine sabit dişlerin çıkmaya başladığı zaman. )
( DENDÂN-I SAÂDET: Hz. Muhammed'in (S.A.V.) Uhud gazasında kırılan dişi. )
( [Divan edebiyatında] Dişler, inciye benzetilir. )
( TEETH with/and/<> GUM )

- DİŞETİ ile/ve/<> DİŞ YUVASI/ÇUKURU
( [Ar.] ... ile/ve/<> SİNH, SELEM )

- DİŞ/LER ile/ve/<> DİŞ MİNESİ
( TEETH with/and/<> ENAMEL )

- SÜT DİŞLERİ ile/ve/> SÜREKLİ DİŞLER
( İS'ÂR/İSGAR[Ar.]["ga" uzun okunur]: Çocuğun diş çıkarması. )

- KESİCİ DİŞLER ile/ve KÖPEK DİŞLERİ ile/ve ÖĞÜTÜCÜ DİŞLER (KÜÇÜK AZI DİŞLERİ ile/ve BÜYÜK AZI DİŞLERİ)
( [Ar.] ... ile/ve ... ile/ve TÂHİNE[çoğ. TAVÂHİN] (NÂB[çoğ. ENYÂB] ile/ve ÂZİME) )
( INCISORS with/and CANINE with/and (PREMOLARS with/and MOLARS) )
( [Fr.] ... avec/et ... avec/et MOLAIRE )

- AZI DİŞLERİ ile/ve AKIL DİŞLERİ
( Öğütme dişleri. İLE/VE Buluğ çağı ile yaklaşık otuz yaşları arasındaki gençlik devri arasındadır. Bundan dolayı bu dişlere akıl dişi adı verilir. )
( [Ar.] DIRS[çoğ. ADRÂS] ile/ve ... )

- DİŞ/LER ile/ve ALT ÇENE DİŞLERİ ile/ve AZI/AKIL DİŞLERİ
( Her bir diş en az bir köke sahiptir. İLE/VE Alt çene dişlerinin iki kökü bulunur. İLE/VE Azı dişlerinin üç kökü vardır. )
( [Ar.] ESNÂN[< SİNN] ile/ve ... )
( ESREM: Dişi kırık, dişleri dökük kişi. )

- ALT ÇENE DİŞLERİ ile/ve ÜST ÇENE DİŞLERİ
( ... İLE/VE Kökleri daha uzundur. [Yerçekimine karşı koymak üzere böyle olduğu şeklinde yorumlanmaktadır.] )

- SENİYY/SENİYYE ile SENİYYE[çoğ. SENÂYÂ]
( ... İLE Öndeki dört diş. )

- ODONTOLOJİ: Anatominin dişleri konu alan bölümü.

- PİYORE[Fr.]: Dişeti yangısı.

- TASFÎK-İ ESNÂN[Ar.]: Soğuktan dişlerin birbirine çarpması.

- DİŞ KAMAŞMASI: TADARRUS[Ar.]

- DİŞ ÇIKARMAK: TEETHE

- DİŞETİ ile/ve DAMAK

( [Ar.] ... ile/ve HANEK )
( [Fars.] ... ile/ve ÂHİYÂNE )
( GUM with/and PALATE )

-@@ YUMUŞAK DAMAK ile/ve SERT DAMAK
@( Arkada/ki. İLE/VE Önde/ki. )
( SOFT PALATE with/and HARD PALATE )
@( [Lat.] PALATUM DURUM cum/et PALATUM MOLLE )

- KEFEKİ: Diş diplerinde oluşan kireç tabakası.

- PESEK: Diş kiri/pası.

- İSKORBÜT: Dişeti hastalığı.

- BRUKSİZM: Uyku sırasında dişleri sıkmak, gıcırdatmak ve çeneyi kenetlemek.

- DİŞ İPİ ve DİŞ FIRÇASI (/KULLANMAK)

- DİŞLERİ: YEMEKTEN HEMEN SONRA/YER-YEMEZ FIRÇALAMAK yerine 10-15 DAKİKA SONRA FIRÇALAMAK

- LEZZET/TAT ile TATMAK

( Lezzet yeterli miktarda kalarak oluşur. )
( FLAVOR with TO TASTE )
( [Sansk.] RASA ile ... )

- LEZZET ile/ve/<> HEYECAN

- ANOREKSİA ile PAROREKSİA ile HİPOROREKSİA

- İŞTAHSIZLIK ile/<> GIDASIZLIK

( ANOREXIA with/<> MALNUTRATION )

- KAŞEKSİA ile OBEZİTE

- DİL ile/ve KÜÇÜK DİL

( TONGUE with/and UVULA )

- GIRTLAK, İMİK ile ÂDEM ELMASI ile GIRTLAK KAPAĞI
( [Ar.] HACEB ile ... ile ... )
( LARYNX/THROAT with ADAM'S APPLE with EPIGLOTTIS )
( [Fr.] TRACHÉE ARTÈRE avec ... avec ... )

- GIRTLAK ile ÂDEM ELMASI
( LARYNX with ADAM'S APPLE )

- GIRTLAK ile YUTAK
( LARYNX with PHARYNX )

- BOĞAZ YANGISI ile/ve BADEMCİK YANGISI
( Bademcik, aklın, beynin filtresidir, süzgecidir, can sıkılınca büyür. )
( FARENJİT ile/ve TONSİLLİT )

- BOĞAZ: ÂHİYÂNE[Fars.]

- BADEMCİK: TONSIL

- HABL-İ SAVTÎ[Ar.]: Hançere içinde gerilmiş olan ve sesin perdelerini düzenleyene ipler.

- ÖRS (KEMİĞİ) ile/ve ÇEKİÇ (KEMİĞİ) ile/ve ÜZENGİ (KEMİĞİ) ile/ve ORTA KULAK KEMİKLERİ
( AZM-İ SENEDÂNÎ ile/ve AZM-İ MITRAKA ile/ve AZM-İ RİKÂBÎ ile/ve ... )
( ANVIL/INCUS with/and MALLEUS with/and STIRRUP/STIR BONE/STAPES with/and OSSICLE )

- KULAK SALYANGOZU ile/ve KULAK SALYANGOZU KANALI
( COCHLEA with/and COCHLEAR DUCT )

- KULAK MEMESİNDE: YAPIŞIK ile/ve AYRIK
( [Fars.] BİNÂGÛŞ/BÜNÂGÛŞ: Kulak memesi. | Kulak tozu. )

- KULAK (İNSAN): 16 - 20 Hz ile 16.000 - 20.000 Hz arasındaki sesleri duyabilir.
( En çok 1.000 ile 3.000 Hz arasındaki seslere duyarlıdır. Bu frekans dağılımının altındaki ve üstündeki sesleri duyabilmemiz için sesin şiddetinin daha yüksek olması gerekir. )
( [Ar.] ÜZN[çoğ. ÂZÂN] )
( [Fars.] GÛŞ )
( [Divan şiirinde] Şekil yönünden güle benzetilir. Bezen kuyuya, bazen kadehe benzetilir. )

- KULAK ve/= VAJİNA
( Düşüncenin başlangıcı/girişi. VE/= Gövdelenmenin başlangıcı/girişi. )
( İkisi de varoluşun başlangıcıdır. )

- ÖSTAKİ BORUSU: SYRINX

- KULAK ÇUKURU: SADEFE-İ ÜZN[Ar.], CONQUE[Fr.]

- KULAK DIŞ BOŞLUĞU: SAHN[Ar.]

- KULAK KEPÇESİ: SEDEFE[Ar.], PINNA[İng.]

- KULAK KİRİ: WAX

- KULAK YANGISI: OTİT

- KULAK ZARI: TABL[Ar.]

- OTOLARYNGOLOGY: Kulak ve gırtlak hastalıklarını konu alan tıp dalı.

- ELMACIK KEMİĞİ ile/ve YANAK
( Yanak, gül ile betimlenir. )
( Yanak, vahdeti simgeler. )
( Âşıkların alınyazısı, sevgililerinin yanaklarında yazmaktadır. )
( YÂSEMEN: Divân şiirinde daha çok rengi, kokusu ve yaprağı dolayısıyla anılır. Sevgilinin yanağıyla ilgili olarak gösterilir. )
( ... ile/ve DULUK )
( [Fars.] ... ile/ve RUH/RUHSAR, NİGÂRİSTAN )
( [Ar.] ... ile/ve İZÂR, ÂRIZ )
( MALAR, ZYGOMA/TA with/and CHEEK )

- YANAK ile/ve ENEK
( ... İLE/VE Yanağın alt yanı. )
( SÎB: ELMA [Sevgilinin çenesi ve gabgabı sürekli olarak elmaya benzetilir.] )

- SEVGİLİNİN/MÂŞUK'UN YANAĞI ile/ve ÂŞIĞIN YANAĞI
( Pembe ve/veya kırmızıya yakındır. İLE/VE Sarıdır. )

- YANAK GAMZESİ ile BEL GAMZESİ
( CHEEK DIMPLE with WAIST DIMPLE )

- BOYUN ile BOĞAZ
( [Fars.] GERDÂN/GERDEN: Dönücü, dönen. | Gövdenin baş ile omuzlar arasındaki bölümü. | Şişmanlarda, çenenin altındaki tombulluk.] ile GÜLÛ )

- BOYUN ile/ve/<> OYUN
( Boyun kırılırsa, "Bu OYUN" biter. )

- YEMEK BORUSU/ÖZAFAGUS ile SOLUK BORUSU
( ESOPHAGUS with TRACHEA )

- KIKIRDAK ile/ve KEMİK
( GRISTLE/RING CARTILAGE with/and BONE )
( [Fars.] KÖZ ile/ve ESTEH, ÜSTÜHÂN/İSTİHÂN )
( EŞVÂK[Ar. < ŞEVK]: Kemiklerin uzamaları. )
( [Ar.] GUDRÛF ile/ve AZM[çoğ. İZÂM] )
AZM-İ ACZ: SAĞRI KEMİĞİ
AZM-İ ADESÎ: MERCİMEK
AZM-İ ADUD: PAZI
AZM-İ AKAB: ÖKÇE
AZM-İ ÂNE: KASIK
AZM-İ ATLAS: ATLAS
AZM-İ CEBHÎ: ALIN
AZM-İ CİDÂRÎ: YAN
AZM-İ DIL'Î: EĞE
AZM-İ ENFÎ: BURUN
AZM-İ FAHZ: UYLUK | THIGH[İng.]
AZM-İ GIRBÂLÎ: KALBUR
AZM-İ HANEK: DAMAK
AZM-İ HARKAFA: KALÇA
AZM-İ İSFENCÎ: SÜNGERSİ KEMİK
AZM-İ KA'B: AŞIK (ing. TALUS)
AZM-İ KAFA: ARTKAFA
AZM-İ KAS: GÖĞÜS
AZM-İ KASABA: BALDIR
AZM-İ KİTF: OMUZ
AZM-İ KÛ'BERE: ÖNKOL
AZM-İ LÂMÎ: DİL
AZM-İ MITRAKA: ÇEKİÇ
AZM-İ MİHVER: EKSENKEMİK
AZM-İ MİK'A: KAŞIK
AZM-İ REMÎM: ÇÜRÜMÜŞ KEMİK
AZM-İ RIDFA: DİZKAPAĞI
AZM-İ RİKÂBÎ: ÜZENGİ
AZM-İ SEMSEMÎ: SUSAMSI KEMİK
AZM-İ SENEDÂNÎ: ÖRS
AZM-İ SUDGÎ: ŞAKAK
AZM-İ ŞAZYE: KAVAL
AZM-İ TERKOVA: KÖPRÜCÜK
AZM-İ US'US: KUYRUK
AZM-İ VECENÎ: ELMACIK
AZM-İ VETEDÎ: TEMEL
AZM-İ ZEND: DİRSEK
AZM-İ ZEVRAKÎ: KAYIKSI KEMİK
AZM-İ ZIFRÎ: TIRNAKSI KEMİK )

- EPİFİZ ile OM/OMA
( Kemik ucu. İLE Kemiklerin toparlak ucu. )

- OSTEOLOJİ/OSTEOLOGY[İng]: Kemik bilimi.

- AZMÎN: Kemik özü. ASTÉINE[Fr.]

- CENÂH: Kol, pazu. | Giysi kolu, yen.

- MENKİB[Ar. | çoğ. MENÂKİB]: Omuz ile kol kemiğinin birleştiği yer.

- OMUZ ile/ve KOLTUKALTI
( ÇİĞİN ile/ve ... )
( [Ar.] KETİF/KETEF/KİTF ile/ve İBT/IBIT[çoğ. ÂBÂT], ÂTÂL[< ITL] )
( [Fars.] ZÎR-İ SER ile/ve ZÎR-İ BAGAL )
( SHOULDER with/and ARMPIT/AXILLA )

- KEMİK ile KABURGA/GÖĞÜS KEMİĞİ
( [Ar.] ... ile BEVÂNÎ )
( EĞE KEMİĞİ(AZM-İ DIL'Î): (HZ. ADEM'İN) SOL KABURGA(SI) )
( BONE with RIB/STERNUM/BREAST BONE )

- KABURGALAR ile/ve UÇLARI SERBEST OLAN 11. 12. KABURGALAR
( [Ar.] ADLÂ'[< DIL]: Kaburgalar. | Geometrik şekillerin kenarları. İLE/VE ... )
( RIBS/BREAST BONES with/and FLOATIN RIBS )

- GÖĞÜS KABURGALARI ile/ve YÜZEN/YALANCI KABURGALAR
( İlk 7 kaburga. İLE/VE Son 5 kaburga. )
( Kaburgalar, solunum örgenlerini, midenin ve bağırsakların üst kısımlarını adeta bir kafes içine alır ve onları korur. Aynı zamanda, göğsün tüm incinmelerden etkilenmesinden kaçınmasında yardımcı olur. Kaburgalar, ek genişlik kazanma gereksinimini karşılamak, besin ve gazlarla dolu olan mideye yer sağlamak için göğsü genişletir. Göğüs ve solunum kaslarına gerekli yeri sağlar. Yaşamsal örgenlerin kolayca baskı altında kalmaması ve harap olmaması gerektiği için üstten yedi kaburga, ek bir örtü ve koruma sağlamak üzere, sternumla birleşmiştir. Sindirim örgenlerini örten kaburgalar, omurgadan çıkarlar fakat sternumla birleşmezler, bundan dolayı ön tarafta görülmezler. Kaburgalar yukarıdan aşağı doğru aşamalı olarak küçülürler. Üst taraftaki kaburgaların ucları birbirine yakın ama aşağı taraftaki kaburgalarınki birbirinden biraz uzaklaşırlar. Kaburgalar, karaciğer ve dalağı da korurlar ve midenin tamamına geniş bir yer bırakırlar. Göğsü çepeçevre sarmış olan ilk yedi kaburga göğüs kaburgaları olarak bilinir. Bu grubun ortasındaki kaburgalar en geniş ve en uzun kaburgalardır, uctaki kaburgalar en ufak olanlardır. Kemikten kaburgaların ince karın zarını harap etmesine engel olmak ve onu korumak için bu kaburgaların ucu kıkırdaktandır. )

- BAĞIR ile/ve BÖĞÜR
( Göğüs kafesinin üst bölümü. İLE/VE Göğüs kafesinin alt bölümü. [Aşağıdaki 11. ve 12. kaburgaların bulunduğu bölge] )

- GEĞREK: Kaburga altındaki boşluk.

- KÖPRÜCÜK KEMİĞİ ile KÜREK KEMİĞİ
( COLLAR BONE/CLAVICLE with BLADE BONE )

- ÜST BACAK KEMİĞİ ile KAVAL KEMİĞİ
( FEMUR with TIBIA )

- KALÇA KEMİĞİ ile PALDIM KEMİĞİ
( [Ar.] HARKAFA ile ... )
( PELVIS with COCCYX )

- BICIL: Aşık kemiği altındaki küçük kemik.

- AGMATOLOJİ: Kırık bilimi.

- UYLUK ile/ve BALDIR/İNCİK/SÂK[Ar.]
( Kalçadan dize kadar olan bölüm. İLE/VE Dizle ayak bileği arasındaki bölümün arkasındaki bölüm. )
( [Ar.] AZM-İ FAHZ ile/ve AZM-İ KASABA )
( THIGH with/and CALF, SHANK/SHIN )
( [Fr.] CUISSE avec/et MOLLET )
( [Alm..] OBERSCHENKEL mit/und WADE )
( [İt.] COSCIA con/e POLPACCIO )
( [İsp.] MUSLO con/y PANTORRILLA )

- KUYRUKSOKUMU KEMİĞİ: UCA, PÖÇ, SACRUM
( Omurganın bitiminde beş kuyruk omurunun kaynaşmasından oluşan üçgen biçiminde kemik. )

- ATLAS KEMİĞİ[Boyun omurlarının birincisi] ile AŞIK KEMİĞİ ile BEL KEMİĞİ ile ÇEKİÇ KEMİĞİ ile DİRSEK KEMİĞİ ile ELMACIK KEMİĞİ ile KOL KEMİĞİ ile ÖRS KEMİĞİ

- KARACA
: Üst kol.

- DİRSEK KEMİĞİ: [Ar.] ZEND[içteki]/KÛ'BERE[dıştaki] | [Lat./İng./Fr.] CUBITUS

- SÂİD[Ar. çoğ. SEVÂİD]: Kolun dirsekle bilek arasındaki bölümü.[MİRFAK]

- FİBULA ile KAVAL KEMİĞİ
( FIBULA with TIBIA )

- OMUZLA DİRSEK ARASINDAKİ KEMİK ile DİRSEKLE BİLEK ARASINDAKİ KEMİKLER
( [Ar.] AZBÂ'[< ZAB], AZD ile ... )
( HUMERUS with ULNA and RADIUS )

- RADIUS ile/ve ULNA
( Dirsekle bilek arasında, başparmak tarafındaki kemik. İLE/VE Küçük parmak tarafındaki kemik. )
( Ön kolu avuçiçini aşağıya doğru gelecek şekilde çevirme [pronasyon] ve yukarı doğru çevirme [supinasyon] olanağı sağlar. İLE/VE Bileği gevşetme [fleksiyon] ve kasma [kontraksiyon] olanağı sunar. )
( Her iki kemiğin de orta bölümleri incedir, böylece önkolun, çok ağır olmaması sağlanır. )

- SAĞAK: Dirsek ile bilek arası ve/veya diz ile topuk arası.
( 7 sağak, boy kadardır. )

- KEMİK ile/ve/<> İLİK
( [Ar.] AZM ile/ve/<> MAĞZ )
( BONE with/and/<> BONE MARROW )

- İLİK ile/ve/<> KEMİKTE BULUNAN BOŞLUK
( BONE MARROW with/and/<> LACUNA )

- KIRMIZI İLİK ile SARI İLİK
( Yassı kemik boşluklarını dolduran ilik. İLE Uzun kemiklerin orta kısımlarını 20 yaşından sonra dolduran kemik iliği. )
( RED MARROW with YELLOW MARROW )

- KAN ile/ve İLİK
( BLOOD with/and BONE MARROW )

- KEMİK YANGISI ile/ve KIKIRDAK DOKUSU YANGISI ile/ve EKLEM YANGISI ile/ve EKLEM SIVISI İÇEREN KESELERİN YANGISI
( OSTEOMİYELİT ile/ve POLİKONDRİT ile/ve ARTRİT ile/ve BURŞİT )

- KEMİK ile/ve/<> ET
( BONE with/and/<> FLESH )

- DOKU ile/ve YARALARI ONARAN DOKU ile NASIR
( TISSUE with/and CALLUS with CALLUS )

- DOKU ile/ve MUKOZA[Lat.]
( ... İLE/VE Sümükdoku. )

- LENF DOKUSU ile/ve YAĞ DOKUSU ile/ve KEMİK DOKUSU ile/ve KIKIRDAK DOKUSU ile/ve GÖZENEKLİ DOKU ile/ve DESTEK, BAĞ DOKUSU ile/ve EPİTEL DOKU ile/ve KAS DOKUSU ile/ve SİNİR DOKUSU
( ADENIT TISSUE with/and ADIPOSE (FATTY) TISSUE with/and BONY TISSUE with/and CARTILAGE TISSUE with/and CELLULAR TISSUE with/and CONNECTIVE TISSUE with/and EPITHELIAL TISSUE with/and MUSCULAR TISSUE with/and NERVOUS TISSUE )

- ATROFİ: Körelme, dumur. Örgen ya da dokunun beslenemeyerek küçülmesi.

- SKELEROG: Doku sertleşmesi.

- EKLEM ile PARMAĞIN OYNAK YERİ
( [Ar.] MAFSAL[çoğ. MEFÂSIL] ile ... )
( JOINT with KNUCKLE )

- EKLEM ile DÖNER EKLEM
( JOINT with TROCHOID )

- OYNAMAZ EKLEM ile/ve AZ OYNAR EKLEM ile/ve OYNAR EKLEM
( SYNARTHROSIS JOINT with/and SYMPHYSE JOINT with/and SYNOVIAL JOINT )

- ANKİLOZ: Eklemin oynaklığını kaybederek işlemez duruma gelmesi.

- İRTİVÂ'[Ar.]: Gövdedeki örgenlerin ve eklemlerin/mafsalların kalınlaşması.

- ŞELL: Çolaklık, elin/kolun eğri oluşu.

- ÇIKIK ile KIRIK
( DISLOCATED with BROKEN )

- TECBÎR[Ar. CEBR]: Kırık/çıkık kemiği iyileştirme, sarma/alçıya alma.

- TAXIS: Yerinden oynamış ya da çıkmış bir uzvu el ile yerine koyma.

- ÇATLAK ile KIRIK

- İNCİTMEK ile/ve ZEDELEMEK

( TO HURT/INJURE/STRAIN with/and TO BRUISE )

- EĞİLMEK ile/yerine DİZLERİ KIRARAK YERE YAKLAŞMAK
( Belden eğilmek çok dikkat edilmesi gereken bir eylemdir. Olabildiğince dikkat ederek belden eğilmemek gerekir. Yerden bir şey alınacağı, özellikle kaldırılacağı zaman mutlaka dizleri kırarak yere yaklaşıp, bacak kuvvetiyle doğrulmaktır doğru olan. )

- DİRSEK ile DİZ
( Kolların eklem yeri. İLE Bacakların eklem yeri. )
( [Ar.] MİRFAK ile ... )
( [Fars.] ÂRÂN, ÂREC, ÂRENC, ÂRENG, ÂRET ile ... )
( ELBOW with KNEE )

- DİZ ile/ve DİZ KAPAĞI
( [Ar.] RÜKBE[çoğ. RÜKEB, RÜKEBÂT] ile/ve RÜKBE )
( [Fars.] ZÂNÛ ile/ve ... )
( KNEE with/and PATELLA )

- ME'BIZ[Ar. | çoğ. MEÂBIZ]: Dizkapaklarının arkasındaki çukurlar.

- LUMBAGO: Bel ağrısı.

- EL BİLEKLERİ ile AYAK BİLEKLERİ
( Kol ile eli birleştiren eklem yeri. İLE Bacak ile ayağı birleştiren eklem yeri. )
( [Ar.] RUSG-ÜL-YED [RUSG: Bilek.] ile ... )
( ZEND )
( WRIST with ANKLE/TARSUS )

- EL BİLEĞİNİ MEYDANA GETİREN KEMİKLER ile EL BİLEĞİNE AİT
( CARPUS with CARPAL )

- EL ve GÖZ

- EL ile/ve DİL ile/ve GÖZ

( 3 KALEM )

- EL TERLEMESİ'NDE: SOĞUK ile SICAK
( Stres. İLE Hipertroid. )

- EL/LER ile/ve AYAK/LAR
( ... İLE/VE Tarsus, metatarsus ve ayak flanksları dahil olmak üzere, 26 kemikten meydana gelir. )
( Sert eller için: Lahlaha macunu. )
( [Ar.] YED ile/ve KADEM[çoğ. AKDÂM] )
( [Fars.] DEST ile/ve PÂY, PÂ )
( Divân şiirinde sevgilinin ayağı bir güzellik unsuru olarak ele alınmaz. Bazı deyimler ile sevgilinin yüceliğini anlatmada kullanılır. )
( [Ar.] TEDAHHUM[< DAHM]: İrileşme, kalınlaşma, şişkinleşme. | TEDAHHUM-I NİHÂYÂT: El ve ayakların irileşmesi sayrılığı. [Fr. ACROMÉGALIE] )
( HAND/S with/and FOOT/FEET )

- AYAK ile/ve AĞIM
( ... İLE/VE Ayağın üstündeki tümsek. )

- TOPUK ile/ve MİRFAK
( ... İLE/VE Küçük topuk. )
( KÂ'B[Ar.]/BÜCÛL/BÜCÜL/BÜJÛL[Fars.]: Topuk kemiği. Aşık. )
( RUSG-ÜL-KADEM: Topuk kemiğini oluşturan yedi kemik. )

- PARMAKLAR('I)
( Yanyana, ayası[avuç içi] aşağıya bakacak konumda duran ellerin, geride/içte kalan, ötekilere göre daha geniş tırnaklı(/belki de boyu kısa) olan parmak(lar) "baş parmak".
Baş parmağın ve orta parmağın yanındaki/arasındaki parmağa "işaret parmağı".
İşaret parmağının ve yüzük parmağının yanındaki/arasındaki, aynı zamanda, her iki tarafında ikişer parmağın bulunduğu parmağa "orta parmak".
Orta parmak ve serçe parmağın yanındaki/arasındaki parmağa "yüzük parmağı".
Yanyana, ayası(avuç içi) aşağıya bakacak konumda duran ellerin, en dışta kalan parmak(lara) "serçe parmağı" denilir. )
( İnsanın el parmakları sosyal örgütlenmeye köz/model olmuştur. İnsan öbekleri/grupları 10'luk sisteme göre örgütlenmiştir. Buu 10'luk sistemin önderi olmuştur. )
( PARMAK: Bitişik ve dışı içine gelecek şekilde dizilmiş altı arpa tanesi uzunluğunda bir mesafe. )
( PARMAK[< VARMAK]: Varmayı/ulaşmayı/gerçekleştirmeyi sağlayan araç. )
( SEBBÂBE[Ar.]: İşaret/şehâdet parmağı[başparmağın yanındaki]. | BİNSIR/BİNSÂR[Ar.]: Yüzük parmağı[Serçe parmak ile orta parmak arasındaki]. | HINSIR: Serçe parmak. )

- EL ile/ve/< BAŞ PARMAK
( Parmakları ve eli, el yapan, başparmaktır, başparmağın işlevselliğidir. )

- SERE/SELE: Açık duran başparmağın ucundan, gösterme(işaret) parmağının ucuna kadar olan uzaklık.

- MASERASYON: Su içinde kalma sonucu, suda kalan uzvun aldığı durum. | Katı cismi su içinde bırakarak, eriyecek maddelerini ayırma.

- PARMAK İZİ GRUPLARI: ARCH - TENTARCH - LOOP - DOUBLE LOOP - POCKED LOOP - WHORL - MIXED
( 8'er alt grupları daha vardır. )
( DAKTİLOSKOPİ: Parmak izi incelemesi. )

- EL, AVUÇ, AYAK, KULAK İZLERİ ile/ve/değil/yerine DNA İZİ

- 5 PARMAKLI EL ile 6 PARMAKLI EL

( HAND with HAND WITH SIX FINGERS )

- BAŞ PARMAK TIRNAĞI ile/ve ORTA PARMAK TIRNAĞI
( En hızlı uzayan. İLE/VE En yavaş uzayan. )

- ÇITLATMAK ile KÜTLETMEK
( TO CRACK )

- ONİKOFAJİ: Çocuklarda tırnak kemirme.

- DOLAMA: Tırnak yöresindeki yumuşak bölümlerin, kimi kez de kemiğin yangılanmasından ileri gelen ağrılı şiş.

- KEMİK ile PARMAK KEMİĞİ
( BONE with PHALANX )

- AYA ile FINDIK YUVASI
( Avuçiçi. İLE Eldeki çukurluk. )
( PALM with ... )

- AYA ile/ve APAZ
( Avuç içi. İLE/VE Kapalı avuç. )
( [Fars.] KEF ile/ve ... )
( [Ar.] RÂHE, KEFF ile/ve ... )

- AVUÇ/LAMAK ile/ve KOŞAM/LAMAK
( ... İLE/VE İki elle avuç/lamak. )

- DEST-GÂH: Tezgah, dokuma alet, atölye. | Zenginlik.

- KAS ile/ve TENDON
( MUSCLE with/and TENDON )

- PAZU[Fars. < BÂZÛ](BİSEPS) ile/ve TRİSEPS
( Kolun omuz ile dirsek arasındaki bölümü. İLE/VE ... )
( BICEPS with/and TRICEPS )

- ÇİZGİLİ KASLAR ile/ve DÜZ KASLAR(RECTUS)[Baş ve gözde bulunur] ile/ve KALP KASLARI

- KAS ile/ve/değil GRUP KAS

( ... İLE/VE/DEĞİL Tek bir kas gibi görünen fakat birkaç kastan meydana gelen kas. )

- BÂSIT-ÜR-RIZK[Ar.]: Bir örgeni uzatıp açan kas.

- SCALENE MUSCLE: SKALEN KAS, KABURGALARI KALDIRAN KAS

- İZOTONİK KASILMA ile/ve İZOMETRİK KASILMA

( Kasın boyca kısalıp kuvveti sabit kalması. İLE/VE
Kasın kasılırken kasın boyu kısalmayıp, kuvvetin değişmesi. )

- MA'S[Ar.]: Kasın tutulması, büzülmesi, kramp. | CRAMPE[Fr.]

- KAS YANGISI ile/ve DERİ VE KAS YANGISI ile/ve DERİ ALTINDAKİ KATILGAN DOKU YANGISI
( MİYOZİT ile/ve DERMATOMİYOZİT ile/ve FLEGMON )

- MANTAR ile/ve/değil PİŞİK

- MESEMME
[Ar.]: Deri üzerindeki küçük delikler.

- AKALAZYA ile VAJİNUSMUS
( Kasın fiziksel olarak gevşeyememesi. İLE Vajina kaslarının zihinsel olarak rahat bırakılmaması. )

- BEKÂRET ile/ve/değil VAJİNUSMUS

- AĞRIYA DUYARLI OLMAYAN ÖRGENLER(ORGANLAR) ile AĞRIYA DUYARLI OLAN ÖRGENLER

( *Visseral ve parietal perikard; *Mide, bağırsak, kolon(gerilme, konjeksiyon hariç); *Akciğerler alveolleri; *Safra kanalları; *Karaciğer parankimi; *Dalak(Spleen); *Böbrek; *Beyin dokusu; *Damarlar İLE
*Myokard; *Pankreas; *Duedenum; *Kas, tendon, periosteum; *Deri; *Arter. )
( SEDATİF: Ağrı dindiren/kesen. )

- PARAPLEJİ ile/ve TETRAPLEJİ
( Her iki bacakta görülen felç. İLE/VE ... )

- AJİTASYON ile ANAFİLAKSİ
( ... İLE Aşırı duyarlılık. )

- ÖRGENLER ile/ve İÇ ÖRGENLER
( ORGANS with/and INTERNAL ORGANS, VISCERA )

- "MEKANİZMA" ile/değil METABOLİZMA

- AKCİĞER(ÖRGEN) ile/ve KARACİĞER

( [Ar.] RİE ile/ve KEBED[çoğ. EKBÂD] )
( [Fars.] ŞÜS ile/ve ŞÜŞ )
( LUNGS with/and LIVER )

- RAL: Akciğerleri dinlerken doktorun duyduğu patolojik ses.

- SİROZ: Karaciğerin irileşmesi ya da körleşmesi şeklinde görülen hastalık.

- KARIN ile MİDE
( ... ile KURSAK[Halk dilinde] )
( KURSAK: Kuşların yemek borusu üzerinde bulunan, yiyeceklerin toplandığı torba biçiminde şişkin örgen. | Böceklerin ve solucanların sindirim kanallarında bulunan, kuşların kursağına benzeyen yapı. )
( [Fars.] ... ile RÂC )
( ABDOMEN with STOMACH )
( [İsveççe] BUK ile MAGE )

- ÇÖP/LÜK ile/değil MİDE!
( Mide çöplük değildir! "Atılmasın/günah" diye (gereksiz/fazladan) yemek de mideyi çöplük durumuna düşürür. Yiyecekler atılması gerekiyorsa atılmalıdır/atılabilmelidir. )

- MİDE ve/<> BEYİN

- MİDE ve/<> KALP

- MİDE ve/<> TÜM ÖRGENLER

- KARIN ile GÖBEK

( [Ar.] ... ile SÜRRE, SÜRR[: Yeni doğmuş bebeğin kesilmiş göbeği.], CE'BE[: Göbek bölgesi.] )
( BECRÂ'[Ar.]: Göbeği çıkık [kadın]. | Yüksek [yer, tepe]. )
( [Fars.] ... ile NÂH, NÂF )
( ABDOMEN/PAUNCH with NAVEL )

- KARIN KASLARINIZI, YERÇEKİMİNE: DİKEY değil YATAY
( Karın kasları, ayakta durduğumuz sürece, çeşitli mide/bağırsak "şişirme/şişkinliğinden" ve yerçekimine karşı koyamadığından dolayı, zamanla aşağı/yere doğru sarkma durumuna geçmektedir. Bu duruma, en etkili çare/çözüm/destek ise karnınızı, yere paralel olacak şekilde havada/boşlukta bırakmaktır. Karın duvarı/kasları, kendini çok hızlı toparlayacak ve sıkılaştıracaktır. [Her gün birkaç dakikalık mekik çekmeden ya da fazla zorlanmadan karın kaslarınızı sıkılaştırabilirsiniz.][Ellerinizin/dirseklerinizin üzerinde ya da bir koltuğun karşısına, karnınız havada/boşlukta kalacak şekilde, bir sandalye/koltuk/puf vs. üzerine yüzükoyun uzanarak da bunu sağlayabilirsiniz. Bu çok fazla zorlanmayacağınız uygulamayı her gün 2-3 dk. bile yapsanız etkisi/artısı büyük olacaktır. Tabii zamanla olabildiği kadar dayanmanızı ve süreyi artırmanızda yarar vardır. Belki daha sonra mekik çekmeye başlamak için güç ve güdülenme de sağlayacaktır.] )

- BERNİŞ[Fars.]: Karın ağrısı/sancısı. | Eklem/mafsal ağrısı, romatizma sancısı.

- ŞANKR: Ülser.

- GÖBEK ile GEBELİK/BEBEK
( [Fars.] ... ile ÂBİSTENÎ )
( [Ar.] HABL-İ SÜRREVÎ: Ana rahmindeki bebeği meşîme denilen sona bağlayan ip, göbek bağı. )
( İRTİKÂZ[Ar.]: Gebelikte çocuğun karında hareket etmesi. )
( NAVEL with PREGNANCY/GESTATION/BABY )

- EMZİRME/RIDA', IRDÂ'[Ar.]: ERİLDE ile/ve DİŞİLDE
( 24 aydır. İLE/VE 18 aydır. )
( NİFÂS[Ar.]: Lohusalık. )

- SİNDİRİM ile EMİLİM
( DIGESTION with ABSORPTION )

- BÖBREK TAŞI ile TARLADAKİ TAŞ
( [Ar.] HASÂT-ÜL-KİLYE ile ... )
( [Ar.] KİLYE[: Böbrek.] ile ... )
( CALCULUS with STONE )

- BÖBREK SANCISI/AĞRISI ile GAZ SANCISI/AĞRISI

- İNCE BAĞIRSAK ile/ve/> KALIN BAĞIRSAK

( EM'Â-İ RAKÎKA ile/ve/> EM'Â-İ GALÎZA )
( MİÂ'[Ar.], RÛDE[Fars.]: Bağırsak. )
( EMA: Bağırsaklar. )
( [Ar.] TEGALLÜF-İ EM'Â: Bağırsak dolanması. )
( MASARİKA[Yun.]: Bağırsakları tutan karın iç zarı, bağırsak askısı. )
( Bağırsağın her boğumunda bir hazım vardır. Gelen maddeden, her boğumda bir gıda alınır. )
( SMALL INTESTINE (/BOWEL) with/and/> LARGE INTESTINE (/BOWEL), COLON )
( [Lat.] JUJENUM cum/et/> INTESTINUM CRASSUM )

- BAĞIRSAK ile/ve KÖR BAĞIRSAK
( [Ar.] ... ile/ve A'VER )

- KALIN BAĞIRSAK ile/ve/> GÖDEN[> GÖD/GÖT]
( ... İLE/VE/> Kalınbağırsağın son bölümü. )
( MAYASIL/BÂSÛR[Ar.]/HEMAROİD/HÉMORROÏDES[Fr.]: Kalın bağırsakta ve makadın etrafındaki siyah kan damarlarının şişmesinden ve bazen yangılanmasından dolayı makadın içinde ve dışında oluşan memeler yüzünden makattan kan ya da cerahat gelmesi. )

- GÖDEN ile/ve/< KOL0N
( Kalınbağırsağın son bölümü. İLE/VE Kalınbağırsağın gödenden önceki bölümü. )
( Bir de "Müdür" öyküsü vardır. Bilenler bilir. Bilmeyenler çevrelerindeki bilenlerden dinleyebilirler. )

- İNCE BAĞIRSAK ile/ve 12 PARMAK BAĞIRSAĞI
( SMALL INTESTINE with/and DUODENUM )

- DUODENUM ile/ve JEJUNUM ile/ve ILEUM
( İnce bağırsakların ilk bölümü.[12 parmak bağırsağı.] İLE/VE İnce bağırsağın duodenum ile ileum arasındaki bölümü. İLE/VE İnce bağırsakların son bölümü.[Jujenum ile çekum arasında uzanır ve ince bağırsakların 3/5'ini oluşturur.] )

- BAĞIRSAK ile/ve KÖRBAĞIRSAK
( [Ar.] ... ile/ve NOKTA-İ AVRÂ )
( BOWEL with/and CAECUM )
( [Lat.] ... cum/et PUNCTUM COECUM )

- LAVMAN[Fr.] ile TENKIYE[Ar. < NAKY]
( Kalınbağırsağı, anüs yoluyla su fışkırtarak yıkama. | Bu işlem için kullanılan aygıt ve sıvı. İLE Ayıklayıp temizleme. | Kalın bağırsağa su verme ve bu işlem için kullanılan alet. )

- DIŞKI(FEÇEZ/KAZÛRÂT/BOK) ile GÜBRE
( [Ar.] AHBESEYN: En yaramaz(murdar) şeylerden ikisi. [dışkı ve sidik] )
( FAECES/FECES/EXCREMENT with DUNG/MANURE )

- SALGILAMAK ile BOŞALTMAK
( SECRETION with EXCRETION )

- SALGILAMA ile/değil YAYMA

- İÇ SALGI ile DIŞ SALGI

( ENDOCRINE with EXOCRINE )

- SALGI ile/ve YAYILMA
( Kimyasal. İLE/VE Kimyasal/Elektriksel. )

- SALYA(RÎK) ile TÜKÜRÜK
( [Ar.] MEL'UB: Salyalı ağız. )
( SALIVA with SPITTLE )

- DUCT: Salgı kanalı.

- ÖDEM ile BEZE
( Bazı hastalıklarda yüzde, ellerde ve ayaklarda görülen yangısız şiş. İLE
Yara ya da çıban nedeniyle gövdenin herhangi bir yerinde oluşan şişkinlik. )

- BEZ ile BEZE

- BEZE ile BEZECİK

( Kolda bir çıban çıksa, koltuğumuzun altında bir beze meydana gelir. Bu beze, gövdenin kendini korumak için oluşturduğu kaledir. Beze ya da bezeler mikropları tutup onların kana karışmasını ve tüm gövdeyi işgal etmesini engellemeye çalışır. )
( NODE with NODULE )

- BAGALEK[Fars.]: Koltukaltından çıkan yumruca, köpek memesi.

- POLİP ile LİPOM ile SARKOM
( İyi huylu ur. İLE Zararsız ur. İLE Tehlikeli bir ur. )

- KİST ile UR(TÜMÖR)

- UR ile MİYOM

( ... İLE İyi huylu. )
( ... İLE 8-9 cm.'den küçük ve 3'ten az olması durumunda laparoskopi/histeroskopi uygulanabilmektedir. )

- NODÜL ile KİST
( İçi dolu kitle. İLE İçi boş kitle. )
( ŞÂMİHA: Beyinde, kemikte ve gövdenin çeşitli yerlerinde doğal olarak görülen çıkıntılar. )

- KOLTUKALTI BEZLERİ ve KULAK ARKASI BEZLERİ ve KASIKTAKİ BEZLER
( Kalpteki fazlalıklar depolanır. VE Beyindeki fazlalıklar depolanır. VE Karaciğerdeki fazlalıklar depolanır. )
( Kanın gereksinim duyulduğunda ve besin sağlayabilmek için özel değişikliğe tâbi tutabilmek üzere çukurlarda ve boşluklarda depo edilmesi zorunluluğu vardır. Nispeten daha güçlü örgenlerdeki fazlalıklar, genellikle daha zayıf örgenlere geçer. )

- HİPOFİZ BEZİ ile KALKANBEZİ/TİROİD BEZİ ile PARATİROİD BEZİ ile LENF BEZİ ile BÖBREK ÜSTÜ BEZİ ile PANKREAS BEZİ ile EŞEYSEL BEZ ile İÇ SALGI BEZLERİ ile GASTRİT SUYU BEZİ ile GÖĞÜS KEMİĞİ ARKASINDA BULUNAN İÇSALGI BEZİ/TİMUS
( PITUITARY GLAND with THYROID GLAND with PARATHYROID GLAND with ADENOID (GLAND) with ADRENAL (GLAND) with PANCREATIC GLAND with GONADIAL GLAND with ENDOCRINE GLANDS with PEPTIC GLAND with THYMUS )

- PARATİROİD BEZİ ile (KULAKALTI) TÜKÜRÜK BEZİ
( PARATHYROID GLAND with PAROTID GLAND/SALIVARY GLAND )

- ÖZDEN/TİMÜS[Fr. < Yun.]: Göğüs kemiği arkasında bulunan iç salgıbezi.

- SİNDİRİM'DE: TÜKRÜK BEZİ ile/ve/<> İNCEBAĞIRSAK BEZİ ile/ve/<> PANKREAS ile/ve/<> KARACİĞER

- HAVA KESESİ ile AKCİĞERDEKİ HAVA KESECİĞİ

( AIR BLADDER with ALVEOLUS )

- SAFRA KESESİ ile SİDİK/İDRAR KESESİ
( [Ar.] ... ile MESÂNE )
( [Fars.] ... ile ÂB-DÂN )
( GALL BLADDER with URINARY BLADDER )

- SİSTİT[Fr. < Yun.]: Genellikle bakterilerin neden olduğu sidiktorbası yangısı.

- TEFSİRE[Ar.]: Hekimin, sayrının sidiğindeki değerleri/sonuçları incelemesi. | Sayrının, hekim tarafından incelenmiş sidiği.

- BÖBREK YANGISI(İLTİHABI) ile/ve SAFRA KESESİ YANGISI(İLTİHABI) ile/ve DALAK YANGISI(İLTİHABI)
( NEFRİT, ZÂT-ÜL-KİLYE ile/ve KOLESİSTİT ile/ve SPLENİT )

- KALP ZARI YANGISI ile/ve KARIN ZARI YANGISI ile/ve BAĞIRSAK YANGISI ile/ve MESANE YANGISI
( İLTİHAB-I ŞEGAF ile/ve PERİTONİT ile/ve ENTERİT ile/ve ZATÜLMESANE )

- KORTİZOL ile KORTİZON
( Doğal, organik. [Böbrek üstü bezlerinde/n.] İLE Yapay, sentetik. [İlâç.] )

- AKCİĞER ZARI/GIŞÂ-İ CENB[Ar.]/PLEVRA[İt.][göğüs boşluğunun iç yüzünü ve akciğerleri saran zar] YANGISI ile/ve KARACİĞER YANGISI ile/ve BRONŞİYOL YANGISI ile/ve LENF BOĞUMLARI YANGISI
( ZATÜLCENP ile/ve HEPATİT, ZATÜLKEBED ile/ve BRONŞİYOLİT ile/ve ADEONOİT )
( BİLSÂM[Ar., Fars.]/PLEURÉSIE[Fr.]: Akciğer zarı yangısı, satlıcan. )
( Dünyada en sık karşılaşılan hastalık zatürree/bronşittir. )

- LDL ile/ve HDL ile/ve VLDL
( Kötü kolestrol. İLE/VE İyi kolestrol. İLE/VE ... )
( LOW DENSITY LIPOPROTEIN with/and HIGH DENSITY LIPOPROTEIN with/and ... )

- KOLESTROL'DE: İDEAL ile KABUL EDİLEBİLİR ile SINIRDA YÜKSEK ile YÜKSEK
( 180 altı. İLE 180 - 199 İLE 200 - 219 İLE 220 üstü. )

- İRİN ile İLTİHAP
( Tutankamon, dizinin iltihap kapması nedeniyle ölmüştür. [Kardeşi tarafından değil!] )
( [Ar.] CERAHAT, MİDDE, KAYH[çoğ. KUYÛH], KÎH ile ... )
( [Ar.] TAKAYYUH/TEKAYYUH: İrinlenme. | TEKAZZU': Çıbanın irinlenmesi. )
( [Fars.] ÇİRK, RÎM ile ... )

- ÇIBAN ile SULUK
( Gövdenin herhangi bir yerinde oluşan ve çoğu, deride şişkinlik, kızartı, ağrı ve ateş ile kendini gösteren irin birikimi. İLE
Küçük çocukların başlarında, yer yer saç dökülmesi ve kabartılarla beliren bir deri hastalığı. )
( [Ar.] TEKAZZU': Çıbanın irinlenmesi. )
( [Fars.] ÇİRKÎN, ÂBİLE ile ... )

- DİYAFRAM ile KULAK ZARI, TABL, TİMPANİK ZAR
( Göğüs ve karın boşluğunu ayıran zar. İLE Kulakta sesi yankılayan zar. )
( [Ar.] ... ile TABL, GIŞÂ-İ TABLÎ )
( [Fars.] ÂB-GÂH: Karnın, kaburga kemikleri kıkırdağı ve kısa kaburgalar altında olan bölümü, boş böğür. İLE ... )
( DIAPHRAGM with EAR DRUM )

- DİYAFRAM ile/ve PLEVRA
( Göğüs ve karın boşluğunu ayıran zar. İLE/VE Göğüs zarı. )
( DIAPHRAGM with/and PLEVRA )

- PLEVRA ile/ve PERİTON ile/ve MASRİKA
( Göğüs zarı. İLE/VE Karın zarı. İLE/VE Bağırsakları tutan karın iç zarı. )

- ZAR ile İNCE ZAR
( MEMBRANE with PELLICLE )

- KAMÎS[Ar.]: Dölyatağını kaplayan ince deri.

- GEÇİRGEN ZAR ile GEÇİRGEN OLMAYAN ZAR ile YARI GEÇİRGEN ZAR
( PERMEABLE MEMBRANE with NON-PERMEABLE MEMBRANE with SEMI-PERMEABLE MEMBRANE )

- ZAR ile KALP DIŞ ZARI
( [Ar.] ŞEGAF-I DÂHİLÎ-İ KALB ile ŞEGAF-I HARİCÎ-İ KALB )
( MEMBRANE with PERICARDIUM )

- KAFATASININ DIŞ ZARI ile KALP DIŞ ZARI
( PERICRANIUM with PERICARDIUM )

- KAFATASININ DIŞ ZARI ile KEMİK DIŞ ZARI
( PERICRANIUM with PERIOSTEUM )

- KARIN ZARI ile KALP DIŞ ZARI
( [Ar.] GIŞÂ-İ MÜSTEBTIN-ÜL-BATN ile ... )
( PERITONEUM with PERICARDIUM )

- AKCİĞER ZARI ile KARACİĞER ZARI
( PLEURA with ... )

- ZAR ile DERİ
( [Ar.] GIŞÂ' ile CİLD[Deri. | Kap. | Kitap. | Meşin.(Fars.)] )
( [Ar.] GIŞÂ-İ MUHÂTÎ: Gövdenin tüm iç boşluklarını kaplayan, örten ince deri. )
( BEHREK[Fars.]: Çok çalışmadan dolayı el ve ayak derilerinin sertleşmesi. | Yaralardan gelen irin. )
( INTEGUMENT with SKIN )

- CİLDİN: BESLENMESİ ile/ve/<> DESTEKLENMESİ
( İçeriden. İLE/VE/<> Dışarıdan. )

- ENDODERM ile/ve/<> EDEME
( İç deri. İLE/VE/<> Alt deri. )

- İÇ DERİ ALTI ile/ve ÜST DERİ ALTI
( [Ar.] TAHT-I EDİMME-İ DÂHİLİYYE ile/ve TAHT-I BEŞEREVÎ )

- SEDEF HASTALIĞI: Bulaşıcı değildir! | Güneş, tedavide yararlı olabilir fakat fazlası artırır. | Sigara da artırır.

- DERİ ALT TABAKASI: SUBCUTANEOUS LAYER

- BEŞERE[Ar.]: İnsan derisinin dış tabakası.

- EBREŞ[ABRÂŞ ya da EBRAS değil!]/BARAS/BERAS[Ar.] ile ŞELEL
( Gövdedeki beyaz lekeler, sam lekeleri. İLE Gövdedeki renkli lekeler. | İskorbüt.[< Fr. < Lat. < Rus. C vitamini eksikliği nedeniyle dermansızlık, zayıflık ve dişetlerinin yangısı gibi belirtilerle kendini gösteren hastalık.] )

- EROSİYON: Derinin üst tabakasına ait sıyrık.

- İMPETİGO: Bir tür deri hastalığı.

- DERİ KIRIŞIKLIĞI ile YAŞ
( ÂJENG[Fars.]: Yaşlılıktan ya da öfkeden dolayı beliren kırışıklık. )
( WRINKLE with AGE )

- TEN ile/ve/<> TİN
( Giysi tenden, ten de candan habersiz! )

- PİGMENTLERİN TEMEL RENKLERİ
( SİYAH, MOR, KIRMIZI, MAVİ )

- YARALANMA ile SAKATLANMA

- APSE ile YARA

( ABSCESS with WOUND )

- YARA ile CERAHAT
( [Ar.] CERÎHA ile ... )
( [Fars.] ZAHM ile ... )
( WOUND with PUS )

- YARA ile YENİRCE
( [Ar.] ... ile ÂKİLE )

- BÂZIA[Ar.] ile CÂİFE[Ar.]
( Deriyle birlikte biraz da etin kesilmesi şeklindeki yara. İLE Boşluğa(cevfe) kadar giden yara. )
( Adli Tıp'ta önemlidir. Cezası değişir. )

- DÂMİA[Ar.] ile DAMİYE[Ar.]
( Damla damla kan sızdıran yara. İLE Kanı akan yara. )

- EKİMOZ: Çarpma ya da vurmadan dolayı deri üzerinde meydana gelen siyah, mor ya da sarımsı çürük, bere.

- BÜR'/İLTİYÂM[Ar.]: Yaranın iyileşip kapanması, onulma.

- SİKATRİS: Kapanmış, iyi olmuş yara yeri.

- SİNÜS: Dibi ağzından geniş oyuk/yara.

- TENEDDÜB[< NEDBE]: Yaranın kapanması.

- TEEKKÜL: Yaranın açılıp büyümesi, oyulup açılması.

- YARA İZİ: NEDBE[Ar.], SCAR[İng.]

- DÂD[Fars.]: Tuzlu balgam denilen bir cilt hastalığı.

- DÂG[Fars.]: Yanık yarası. | Hayvanların gövdesine kızgın demirle vurulan damga, işaret, im.

- TENTÜRDİYOT: TINCTURE OF IODINE

- YARAYI(/NIN ÜSTÜNÜ) KAŞIMAK değil/yerine YARANIN ETRAFINI KAŞIMAK

( [not] ITCHING THE WOUND but/instead of ITCHING ARROUND THE WOUND )

- REKTUM ile/ve/> ANÜS/MAKAT/DÜBR/ŞERÇ
( Kalın bağırsak. İLE/VE/> Bağırsak sonu. Dışkı boşaltım yeri/deliği. )
( RECTUM with/and/> ANUS )

- ÜRETER ile ÜRETRA
( Böbrek ile mesane arasındaki iki kanal. İLE Mesaneden sidiği dışarıya taşıyan kanal. )
( [Ar.] ... ile HÂLİB, MECRÂ-Yİ BEVL )

- [Ar.] İHLÎL ile MEBÂL
( Penisin deliği, sidik yolu. İLE Sidiğin çıktığı yer. )

- BAYLARDA: AYAKTA İŞEMEK ile/yerine OTURARAK/ÇÖMELEREK İŞEMEK

- TEBEVVÜL--İ SÜKKER ile TEBEVVÜL-İ SÜKKERÎ ile TEBEVVÜL-İ ZÜLÂL ile TEBEVVÜL-ÜD-DEM

( Şekerin sidik yoluyla çıkması, şeker işeme. İLE Sidikte şeker bulunması. İLE Sidikte albümin bulunması. İLE Kan işeme, sidiğin kana karışarak kan zehirlenmesi. )

- BEVL/TEBEVVÜL: İşemek. [BEVLE: Çok işeyen. | Kız çocuğu. | Üre. ]

- ANÜRİ: Böbreklerden sidiğin süzülememesi.

- ÜRE: Gövdede, azotlu maddelerden oluşan sidikle dışarı atılan madde.

- ÜREMİ: Ürenin dışarı atılmaması nedeniyle kanda birikmesi.

- GÖĞÜS ile GÖĞÜS BOŞLUĞUNA AİT OLAN
( [Ar.] KASS, SADR ile ... )
( [Fars.] SÎNE ile ... )
( CHEST with PECTORAL )
( [Yun.] STETHOS[< STETESKOP (René-Théophile-Hyacinthe Laennec)] ile ... )

- EĞE: Göğüs kafesini oluşturan kemiklerden her biri.

- GÖĞÜS ile/ve/değil MEME
( CÂM-I ŞÎR: Sütlü meme. )
( [Ar.] SADR ile/ve/değil SEDY/SEDYÜN )
( [not] CHEST with/and/but BREAST )

- BEHDEL: Erilin memelerinin büyük olması.

- MEME ile KULAK MEMESİ
( [Ar.] SEDY/SEDYE/SEDYÜN ile ŞAHME )
( [Ar.] HALME[çoğ. HALEMÂT]: Meme başı. )
( [Ar.] HALME-İ SINÂİYYE: Emzik. )
( BREAST with EAR LOBE )

- YAPIŞIK KULAK MEMESİ ile AYRIK KULAK MEMESİ

- KULAK KEPÇESİ ile/ve KULAK MEMESİ

( EARLAP, AURICLE with/and EAR LOBE )

- TYMPANIC: Kulak zarı.

- MASTİT: Meme yangısı.

- "UZUN KLİTORİSLİ KADIN" (ERİL) ve "KISA PENİSLİ ERKEK" (DİŞİL): İNSAN
( "WOMAN IN LONG CLIT" [male] and "MAN IN SHORT PENIS" [female]: HUMAN )

-@@ PENİS ile/ve/<> BIZIR[Ar. <BAZR]/KLİTORİS[PUDENTAL SİNİR]
( BAYZAR/BAZR[Ar.]: Rahmin başlangıcındaki et parçası, dilcik. )
( PREPUS: Penis ve klitorisin baş kısmını örten deri kıvrımı. )
( PENIS with/and/<> CLITORIS )

- ŞEY ile PENİS(SİK/YARAK) / VAJİNA/VULVA/MEHBİL/FERC(AM)
( [Ar.] ŞEY, MAÂB[: Ayıp yeri. | Ayıp.] ile AVRET, ZEKER[çoğ. ZİKÂR, ZİKÂRE, ZÜKRÂN, ZÜKÛR], LÂ-YUKAL, KADÎB, MÂDDE / FERC[: Aralık, yarık, çatlak.] )
( [Fars.] ... ile KÎR[eril] / KÜS[dişil], MERZ-GÛN )
( THING with PENIS(COCK) / VAGINA(CUNT/PUSSY) )
( FALLUS cum ... )
( [Fr.] CHOSE avec VAJEN )

- PENİS (SİK/YARAK/PİPİ/ÇÜK) / VAJİNA (AM/KUKU) ile KASIK
( [Ar.] ZİB ile ASL'ÜL-FAHZ )
( [Fars.] LENG ile BÂNE )
( PENIS (COCK/DICK) / VAGINA (CUNT/PUSSY) with GROIN )
( [çiçeklerde] ANDROECIUM[eril] - PISTIL[dişil] )

- PULUÇ/INNÎN[Ar.]/EMPTOTANS[Fr. IMPUISSANT]: Eşeysel iktidarsızlık. Ereksiyon olamama. (Kalkmaması) | Kısır, güçsüz.

- BALANİT: Glans(penis başı) yangısı.

- HAŞEFE[Ar.]/GLANS ile/ve/=/<>/hem de/ne de KLİTORİS
( GULFE[Ar.]: Haşefenin etrafında bulunan deri. )

- RETKA'[Ar.]: Dişilik örgeninin ilişkiye uygun olarak gelişmemiş olması.

- YARAK ile YARAK ile YARAK
( Penis. İLE Hazırlık. İLE Silah. )

- BELSOĞUKLUĞU ile GLANS[PENİS BAŞI] YANGISI(İLTİHABI)
( GONORE ile BALANİT )

- ORŞİT: Erbezi yangısı.

- BERBAH[Ar.]/ÉPIDIDYME: Erbezi üstü.

- ANORŞİDİ: Doğuştan erbezlerinde eksiklik.

- ERBEZİ/HUSYE/BEYZE/TESTİS/TAŞAK/HAYA ile ERBEZİ/TESTİS TORBASI
( TESTICLE with SCROTUM )

- YATAY DUDAKLAR ile/ve DİKEY DUDAKLAR
( HORIZONTAL LIPS with VERTICAL LIPS )

- BÜYÜK DUDAKLAR ile/ve KÜÇÜK DUDAKLAR
( VESTİBÜL: Küçük dudaklar tarafından sarılan boşluk. )
( LABIA MAJOR ile/ve LABIA MINOR )

- VAJİNA ile/ve DÖLYATAĞI
( [Ar.] MEHBİL: Dölyolu. )
( VAGINA with/and WOMB )

- DÖLLENME ile ÇİÇEKLERDE DÖLLENME
( INSEMINATION with POLLINATION )

- NORMAL DOĞUM ile SEZARYEN
( [Ar.] İT'ÂM: İkiz doğurma. )
( BIRTH with HYSTEROTOMY )

- DOĞUM ile TÜREME

- DOĞUM ile/ve/=/:/<> EVRENDOĞUM
( İNSAN! )

- DOĞUM ve/> BÜYÜME ve/> GELİŞİM

( Aşk ile. VE/> Şevkât ile. VE/> Muhabbet ile. )
( İSTİHLÂL[Ar. < HİLÂL]: Çocuğun doğar doğmaz ağlamaya başlaması. )
( TELAHHUM[Ar. < LAHM]: Semirme, etlenme. )

( TERBİYE[Ar.< RÜBÜV]: Besleyip büyütme, beslenip büyütülme. | Eğitim. | Görgü. | Alıştırma. | Hafif cezalandırma. | Bazı yemeklere konulan limon, sirke, salça gibi şeyler. | Alıştırma.[hayvan] | Tavsiye, kayırma, koruma. )

- "DOĞUM/ÖLÜM" TARİHİ ile/ve/değil KAYIT TARİHİ

- JİNEKOLOJİ/NİSAİYE
[Ar.]: Dişil organizmasını inceleyen bilim dalı, nisaiye.

- ETENE/PLASENTA: Memelilerde anne ile cenin arasında kan alıp verme işini sağlayan örgen.

- RAHİM KANSERİ ile RAHİMAĞZI KANSERİ

- ÂTÛN, BEÇEDÂN, ZÂK, ZÂK-DÂN
[Fars.], MEŞÎME[Ar.]: Rahim.

- DOĞUM ORANI ile NÜFUS/DEMOGRAFİ
( NATALITY with DEMOGRAPHY )

- NON-PAROUS with NON-POROUS
( ÇOCUK DOĞURMAMIŞ ile GÖZENEKSİZ )

- KALÇA ile KIÇ(GÖT[< GÖDEN]/DÜBÜR,DÜBR/VERÂ'/MAKAT/ŞERC/ANÜS)
( TEDBİR[< DÜBÛR]: Bir şeyi te'min edecek ya da önleyecek yol, çare. | Kul iradesi. )
( HIP/HAUNCH/HUCKLE/NATES with BUTTOCK(/ASS/ARSE) )

- SİYATİK: Kalça sinirleri yangısı.

- SPINCHTER: Kasılıp-gevşeme suretiyle anüsün açılıp kapanmasını sağlayan kas halkası.

- BACAK ile/ve KIÇ
( [Ar.] ÂMİLE[< AMEL] ile/ve MÂ-BA'D )
( LEG with BUTTOCK[ASS, ARSE] )

- MA'KAD ile/değil MAK'AD[Ar.]
( Akd edilecek, sözleşilecek yer. İLE/DEĞİL Oturulacak yer, minder. | Oturak yeri, geri, kıç. )

- MÂ-BA'D ile/ve MAK'AD

- PIRTLAMA ile OSURMA(YELLENME/GAZ ÇIKARMA/KAVARA/ZARTA)

( Birinin/birilerinin yanında yelleniliyorsa ya çok büyük bir yakınlığa ya da kopuşa/uzaklaşmaya işarettir. )
( Sevgili/eş yanında yellenebilmek, ilk başlarda yakınlığın/rahatlığın bir göstergesi olsa da daha sonraları dikkatsiz tutumlarla uzaklaşmanın ya da fazla kanıksamanın göstergesi olabilir. )
( Kişilere ayrı oda verme gereğinin/isteğinin de en büyük olası nedenlerinden biridir. )
( ... ile OS[İsveççe]: Kötü koku. )

- GEĞİRMEK ile/ve OSURMAK
( Kültürlere göre ikisi de çok büyük ayıp/yanlış/hata olarak da, sıradan bir durum olarak da algılanabilmekte/değerlendirilebilmektedir. )
( Bazı kültürlerde, yemek sırasında yellenme bile sıradan bir durum olarak karşılanabilmektedir. )
( [Ar.] TECEŞŞÜ', TEFTÎH[< FETH | çoğ. TEFTÎHÂT] ile/ve ... )
( [Fars.] ÂRÛG ile/ve ... )
( TO BELCH, BURP, ERUCTATION with/and TO FART )
( FLATUS VOCES )

- KUSMAK ile/ve SIÇMAK
( Fiziksel ve psikolojik hastalıklarda/uyumsuzluklarda. İLE/VE Doğal ve zorunlu. )
( [Ar.] İSTİFRAĞ[< FERÂG], GASEYAN, KAY' ile/ve DEF'İ-HÂCET, TEGAVVUT[< GAİTA] )
( [Ar.] TEHVÎ': Kusturma, kusturulma. )
( [Fars.] BİŞKÛFE ile/ve ... )
( VOMIT/EXCRETE with/and TO SHIT/DEFECATE/EGESTION/EXCRETION/PUPE )

- KUSMAK ile/ve KUSAR GİBİ OLUP KUSAMAMAK
( [Ar.] ... ile/ve TAKAYYÜ' )

- İŞEMEK ile/ve SIÇMAK
( Değişim. İLE/VE Gelişim. )
( TO PEE/PISSING with/and TO SHIT/DEFECATE/EGESTION/EXCRETION )
( Alteration. WITH/AND Development. )

- YAĞ ile/ve/değil SELÜLİT

- SELÜLİT ile CAPITON

- ŞİŞMANLIK ile SELÜLİT

- KAŞI(N)MAK ile KARIŞTIRMAK

( [Ar.] İHTİKÂK["ka" uzun okunur], İNHİKÂK ile ... )

- KAŞI(N)MAK ile DOKUNUYORMUŞ/SİLİYORMUŞ/KAŞIYORMUŞ/SADECE ELİNİ KOYMUŞ GİBİ YAPMAK

- KAŞINTI ile KARINCALANMA

- BURUN DELİKLERİNİ
[Ortalık yerde karıştırmamalı!]
( BURUN'DA: 10-20 milyar koku algılayıcısı vardır. )
( MENHAR/MENHİR/MİNHİR/MUNHUR[Ar.], NOSTRIL[İng.]: Burun deliği. )

- DIŞ BURUN DELİKLERİ ile/ve İÇ BURUN DELİKLERİ
( ... ile/ve KONKA/CHOANNE[Yun.]: Huniler. )

- "BURNU SÜRTMEK": Yavuz Sultan Selim, hükümdarlığında, hırsızlık yapanları bir direğe bağlar, tanınması için günlerce çarşının içinde dolaştırtırmış. Bugünkü deyimle yüz kızartıcı suçlar dediğimiz çeşitli ahlâki suçlarda ise suçluyu burnu yere sürtecek şekilde bir arabaya yatırtır, burnunu yere sürttürürmüş. "Bırak, burnu sürtsün biraz!" deyimi buradan gelmektedir.
( Yavuz Sultan Selim, sekiz yılda yaptığı bu uygulamalarla toplum büyük bir huzura ulaşmış ve devletin gücünü, hem topraklarını, hem de bütçesini üç kat büyütmüştür. )

- BÎNÎ, ENF[çoğ. ÂNÂF]: BURUN

- AKNÂ
: İnce, yumru burunlu.

- MAZMAZA ile/ve İSTİNŞÂK
( Ağıza alınan su ile ağzı çalkalamak. İLE/VE Burna çekilen su ile burnu temizlemek. )

- BURNUN AKMASI ile SÜMKÜRMEK

- SÜMÜK ile SOĞUK AKINTISI

( [Ar.] MUHÂT ile ... )
( MUCUS with CURRENT IN COLD )

- HASTALIK SONRASI SÜMÜK (TADI) ile BALGAM (TADI)

- TÜKÜRÜK ile/ve BALGAM

( TAKAŞŞU'/TEKAŞŞU'[Ar. < KAŞ]: Balgam çıkarma. )
( TEKAŞŞU'-İ DEM[Ar.]: Kan tükürme. )
( SPITTLE, SPIT with/and FLEGMA )
( [Fr.] SALIVE avec/et PHLEGME )
( [Alm.] SPUCKE mit/und ... )
( [İt./İsp.] SALIVA con/y/e ... )

- BURUN YANGISI: NEZLE | ZÜKÂM[Ar.] | ZÜKÂM-I MÜZMİN: Kronik nezle.

- UFÛNET[Ar.]: Çürüyüp kokma, kötü koku. | Yangı, iltihap.

- KULAK DELİKLERİNİ[Ortalık yerde karıştırmamalı!]

- DELİK ile GÖZENEK

( HOLE with PORE )

- DELİK ile/değil/yerine AÇIKLIK

- DİŞLER('İ)

( Ortalık yerde/elinle kapatmadan, karıştırmamalı. )

- KOKU ALMA ile KOKLAMAYA AİT
( OLFACTION with OLFACTORY )

- KOKU ALMA HÜCRELERİ ile KOKU SİNİRİ
( OLFACTORY CELLS with OLFACTORY NERVE )

- KOKU ve/<> KAŞINTI

- KOKU ile/ve HİS

( [Sansk.] GANDHA ile/ve ... )

- "ÇEŞİTLİ" KOKULAR('I)[Anlayana!] [ODOR: KOKU][OS[İsveççe]: Pis koku.]
( Gövdenin bazı bölgelerindeki kokuların kimyasal yapısı alkalidir. )

- TER KOKUSU ile KOLTUKALTI KOKUSU
( Koku koltukaltından geliyorsa, "koltukaltın kokuyor" ya da "koltukaltından koku geliyor" demek gerekir. "Kokuyosun!" ya da "Ter kokuyosun! / Terlemişsin sen!" denilmez! )
( PERSPIRATION SMELL/STINK with ARMPIT SMELL/STINK )

- ALIN TERİ/TERLEMESİ ile SIRT TERİ/TERLEMESİ ile KIÇ TERİ/TERLEMESİ
( Sadece fiziksel çalışmaktan kaynaklanan durum/ter. İLE
Çalışırken ciddi zorlanmadan kaynaklanan durum/ter. İLE
Sıkıntıdan/zorluktan kaynaklanan durum/ter. )
( [Ar.] BASÎ[çoğ. BUSU'], NETH )

- TER/LEME ile SICAK/ATEŞ
( [Ar.] ARKAN ile ... )
( SWEAT/PERSPIRE/PERSPIRATION/TRANSPIRATION with HOT/FEWER )

- HOY: Ter damlası.

- ATEŞ ile AZ SOĞUK ALGINLIĞI
( FEVER with FEWER COLD )

- NEZLE/DUMAĞI/İNGİN ile GRİP
( [Ar.] NEVÂZİL, SÜTÂ', ZÜKÂM ile ... )
( NEZLE
Nedeni: Çok sayıda virüs bu hastalığa yol açabilir.
Zamanı: Yılın her zamanı.
Yayılma şekli: Burun ya da ağız yoluyla giren zerreler.
Kuluçka Süresi: İki haftaya kadar çıkabilir.
Ateş: Zaman zaman.
Üşüme: Nadiren.
Kas Ağrısı: Zaman zaman.
Boğaz Ağrısı: Hafif ve aralıklı.
Öksürme: Yaygın.
İshal: Yaygın olabilir.
Kusma: Yaygın olabilir.
Zatürree: Hiç yaygın değil.
Tedavi: Belirtilere karşı reçetesiz ilâçlar.
Önlem: Elleri dikkatle yıkamak.
İLE
GRİP
Nedeni: A ya da B grip virüsü.
Zamanı: Sonbahar ve kış sonu.
Yayılma şekli: Burun veya ağız yoluyla giren zerreler.
Kuluçka Süresi: İki gün.
Ateş: Genelde her zaman.
Üşüme: Yaygın.
Kas Ağrısı: Yaygın ve bazen ağır.
Boğaz Ağrısı: Acı verici ve daha inatçı.
Öksürme: Yaygın.
İshal: Yaygın değil.
Kusma: Genellikle görülmez.
Zatürree: Meydana gelebilir.
Tedavi: A... ya da R...
Önlem: Elleri dikkatle yıkamak. | Grip aşısı. )

- SOĞUK ALGINLIĞI ile MEVSİMSEL GRİP ile DOMUZ GRİBİ(H1N1)

- ŞİŞ/ŞİŞLİK
: SWELLING

- ADIM ile AYAK
( PACE with FOOT )

- TANSİYON ÖLÇÜMÜ'NDE: SOL KOL değil SAĞ KOL
( Sol Kol'dan alınan değerler Sağ Kol'a göre[doğru olan] 1'er derece daha yüksektir[sol kolun kalbe yakın olması nedeniyle]. )

- ERİL YOĞUN GÖVDEDE NABIZ ile DİŞİL YOĞUN GÖVDEDE NABIZ
( Sağ. İLE Sol. )
( [Ar.] ASDAGÂN: İnsanın kollarındaki nabız damarları. )

- TOKLUK ŞEKERİ (ÖLÇÜMÜ) ile/ve AÇLIK ŞEKERİ (ÖLÇÜMÜ)
( Yemekten iki saat sonra. İLE/VE Sabah aç karnına. )

- KISA ETKİLİ İNSÜLİN ile/ve UZUN ETKİLİ İNSÜLİN

- YÜZ KIZARMASI ile YÜZ SARARMASI

( Utanma. İLE Korku. )
( Bağın olsun, üzüm olsun, yiyecek yüzün olsun. )
( [Fars.] ... ile RÛY-İ ZERD[: Sararmış, solgun yüz.] )

- YÜZ KIZARMASI ile YÜZ MORARMASI
( Utanma. İLE Bozulma. )

- UYUMA ile/ve UYUŞMA

- UYUTMA ile UYUŞTURMA

- UYUMAK ile/ve UYUKLAMAK

( Günde ortalama 7 saat uyku yeterlidir! [Kişiden kişiye, değişkenlere ve koşullara bağlı olmak üzere 4 - 10 saat arasında olabilir.] )
( SAAT ON[22:00], YATAĞA KON! )
( Uykuya dalma süresi yaklaşık 7 dakikadır. )
( Elma, birçok uyarandan daha etkili bir uyku açıcıdır. )
( ÂFTÂB-SÜVÂR[Fars.]: Sabahları erken kalkan, gün doğmadan uyanmak alışkanlığına sahip olan. )
( İHTİMÂM[Ar.]: Elemden/kederden dolayı uyuyamama. )
( Uyuklama durumunda ereksiyon gerçekleşebilmesi olağandır. )
( [Ar.] ... ile/ve TENEVVÜM[< NEVM], VESEN )

- UYUKLAMA ile/ve/<> PİNEKLEME
( ... İLE Uyuklama, uyuklar gibi hareketsiz oturmak. | Bir yerde, hiçbir iş yapmadan oturmak. )

- UYKU/UYUMA ile/ve ÖĞLE UYKUSU
( [Ar.] ... ile/ve MAKİL )

- UYUKLAMA ile İÇ GEÇMESİ

- YATAK ODASI değil/yerine UYKU/UYUMA ODASI

- UYUMAK ile ZIBARMAK

( ... İLE Ölmek, gebermek. | Sızmak. )

- [Fars.] BAHSET ile BAHTEK
( Horultu. | Uykuda ağırlık basma. (KÂBUS) İLE Uykuda ağırlık basma. (KÂBUS) | Küçük baht, kötü şans. )

- ESNEME'DE[İng.]: AÇLIKTAN ile CAN SIKINTISINDAN/MELAL[Ar.] ile SİNİR YORGUNLUĞUNDAN ile OKSİJENSİZLİKTEN

- ESNEMEK ile/ve HAPŞIRMAK

( [Fars.] BESEK/BESDEK, FÂJ/FÂJE, PÂSEK ile/ve ... )
( YAWN with/and )

- YORGUN/LUK ile SAYRI/LIK(HASTA/LIK)
( [Ar.] TA'B ile MARÎZ[< MARAZ]/ÂLİL[: Sayrı(hasta). | Sakat, kör.], VASIB )
( [Ar.] TAVSÎF-ÜL-EMRÂZ: Sayrılıklar ilmi. )
( [Fars.] ... ile BÎMÂR/Î )

- BOZUKLUK ile/ve/değil HASTALIK
( Zihinsel/psikolojik. İLE/VE/DEĞİL Gövdesel/somatik. )
( Mekanikte. İLE/VE/DEĞİL Organikte. )
( Nedeni bilinmiyorsa. İLE/VE/DEĞİL Nedeni biliniyorsa. )
( Hastalanmamak en büyük hastalıktır. )
( Uzun sürmeyen hastalıkların değerini bilmek gerek. )

- HASTALIK GECİKTİRME ile/ve HASTALIK ÖNLEME

- HASTALIK ile/ve/değil HASTA

( Hastalık yoktur, hasta vardır! [Her hastanın kendi özel/"karmaşık" durumu ve hastalığı vardır.] )

- HASTALIK ile/ve/değil/yerine HAL

- PATOMİMİ
: Sahte hastalık.

- KONJENİTAL: Doğuştan olan hastalıklar.

- SÜREĞEN/KRONİK[Fr.] ile İVEĞEN/AKUT[İng. < Lat.]
( Üzerinden zaman geçmiş hastalık. İLE İlerlemiş hastalık. )
( [Ar.] MÜZMİN[< ZAMAN] ile HAD )
( [Fr.] CHRONIQUE ile ... )

- İFÂKAT[Ar. < FEVK]: Hastalıktan kalkma, iyiliğe dönme.

- (ÖNLENEBİLİR) HASTALIK ile/yerine AŞI

- "HASTA SAHİBİ" ile/değil HASTA YAKINI

- BAŞ DÖNMESİ ile VERTİLİGO

- KIZAMIK ile KIZIL ile SUÇİÇEĞİ ile KABAKULAK ile KUDUZ

( MEASLES with SCARLET FEVER with CHICKENPOX with MUMPS with RABIES )

- TECDÎR[< CEDERÎ] ile VAKT-İ TEFRÎH
( Çocuğun çiçek çıkarması. İLE Çiçek hastalığı aşısının yapılmasından etkisini gösterinceye kadar geçen zaman. )

- ANEMİ ile AKDENİZ ANEMİSİ(TALASEMİ)
( [Ar., Fars.] FAKR-ÜD-DEM ile ... )
( ANAEMIA with THALASSEMIA[Lat.] )
( [Fr.] ANÉMIE ile ... )


- PIHTILAŞMA ile DONMA

- YANIK DERECELERİ'Nİ

( BURN DEGREES )

- DÂĞ[Fars.]: Yanık yarası.

- HASTALIK ile/ve BÖLGESEL HASTALIK
( DISEASE with/and ENDEMIC )

- SAKAT ile TOPAL
( ... İLE Yürürken, sağa sola bükülüp yuvarlanır gibi devinme nedeniyle verilen ad. )
( CRIPPLE/DISABLED with LAME )

- TOPAL ile ÇOLAK
( Ayağında/bacağında sakatlık/aksaklık bulunanlara verilen ad. İLE Elinde/kolunda sakatlık/aksaklık bulunanlara verilen ad. )

- TOPAL ile TOPALLAMAK
( LAME with LIMP )

- NEKAHET ile LOĞUSA[< Yun. LOKHUSA]

- VEREM(BCG) AŞISI ile ÖTEKİ AŞILAR
( GALOPAN: Hızla ilerleyen verem. )
( [Lat.] TUBERCULOSIS[Bacillus Calmette-Guérin] cum OTHER VACCINES )

- CANLI AŞILAR ile/ve CANSIZ AŞILAR

- ŞIRINGA
: SYRINGE

- SITMA ile/ve DANG
( Sivrisineklerle bulaşan hastalıklar. )
( [Ar.] TEKATTU': Bir sıtma nöbetinin düzenli aralıklara ayrılması. )
( [Fars.] TEB ile/ve ... )

- SITMA ile AGZEL
( ... İLE En şiddetli sıtma. )

- ÖTÜRÜK/İSHAL/SÜRGÜN/AMEL/LİNET[Ar.]/DİYARE

- SİĞİL(TAVUKGÖTÜ) ile ETBENİ

( [Ar.] SÜ'LÛL[çoğ. SEÂLÎL] ile SÜÛL )
( [Fars.] ÂJEH, ÂZEH, BÂLÛ, GENDEME ile BÂDÂME )

- BEN ile/ve ET BENİ
( [Ar..] ŞÂME[çoğ. ŞÂM, ŞÂMÂT] ile/ve SÜÛL )
( [Fars.] HÂL, ŞÂM ile/ve BÂDÂME )
( HİND/HİNDÛ: Siyah ben. )
( MOLE with/and ... )

- SİVİLCE ile AKNE
( [Ar.] BECE, BİSRE [BİSR: Gövdesi sivilceli kişi.], BESR/BESERE[çoğ. BESÛR] ile ... )
( [Ar.] TEBESSÜR: Sivilce çıkması. )
( [Fars.] PERÛŞ ile ... )
( PIMPLE with ACNE )

- SİVİLCE ile ŞÎR-PENÇE[Fars. : ARSLAN-ELİ]
( ... İLE En çok ensede ve sırtta çıkan, çabuk genişleyen ve tehlikeli bir durumda olabilen, çoğu istafilokok mikrobundan ileri gelen bir kan çıbanı. )

- SİVİLCE ile/değil İSİLİK
( [not] PIMPLE with/but PRICKLY HEAT )

- ALERJİ ile/değil İSİLİK
( [not] ALLERGY with/but PRICKLY HEAT )

- KABARCIK ile İSİLİK
( PUSTULE with PRICKLY HEAT )

- BENEK ile/değil ÇİL
( [not] FLECK with/but FRECKLE )

- ABRÂŞ[Ar.]: Yüzünde sam lekesi bulunan kişi.

- OTURMAK ile ÇÖMELMEK
( ... ile IHMA )

- AYAKTA DURMAK ile DİKİLMEK
( Dik dur fakat diklenme! )

- "POTANSİYEL" ile "KONDİSYON"

- BİTMEK ile TERLEMEK

( Kılların çıkması. İLE Bıyığın/sakalın yeni yeni çıkmaya başlaması. )

- MİKROP ile ATEŞ YAPAN MİKROP
( MICROBE/GERM with PYROTOXIN )

- ANATOMİ ile HİSTOLOJİ ile FONKSİYON

- ANATOMİ ve ETİYOLOJİ ve PATOLOJİ

- AŞI ile AĞAÇ AŞILAMA

( VACCINATION/INOCULATION with GRAFTING )

- KALITIM/SOYAÇEKİM ile DOĞAL
( HEREDITY/HERITAGE with NATURAL )

- HASTALIK ile KALITSAL/IRSİ HASTALIK
( DISEASE with HEREDITARY DISEASE )

- ŞEKER HASTALIĞI ile GİZLİ ŞEKER HASTALIĞI
( DIABETES INSPIDUS with DIABETES MELLITUS )

- ONMA: Şifa bulma.

- OSKÜLTASYON: Dinleme. [Tıpta]

- ASEPSİ: Isıyla alet ve pansuman eşyasının mikropsuzlaştırılması.

- EKG ile EEG
( Kalp gözlem aygıtı. İLE Beyin gözlem aygıtı. )
( Electrocardiogram. İLE Electroencephalogram. )

- ULTRASON ile DOPPLER

- ORGAN BAĞIŞI ve/> KADAVRA BAĞIŞI

( TAHNÎT: Cesetlerin çürümemesi için içinin boşaltılıp ilâçlanması. )

- ÖLÜM ile ÖTENAZİ
( Ölüm riski, Duckworth Ölçeği kullanılarak hesaplanabilir[Royal Statistical Society dergisi düzenleyicisi Frank Duckworth(Dr.) tarafından tasarlanmıştır]. Bu ölçek, herhangi bir eylem sonucundaki ölme olasılığını ölçer. En güvenli eylem türü 0 sonucunu verirken, sonucun 8 çıkması eylemin kesin ölümle sonuçlanacağı anlamına gelir.
Rus Ruleti oyunu 7.2'lik bir risk taşır. 20 yıllık kaya tırmanışının riski 6.3'tür. Bir kişinin öldürülme riski 4.6'dır. Ayık ve orta yaşlı bir sürücünün direksiyonda olduğu ve 160 km. hızla gerçekleşen bir araba yolculuğu 1.9'luk bir risk taşır. Yıkıcı bir asteroid çarpmasından (1.6) biraz daha risklidir.
Bu ölçekte 5.5 özellikle tehlikeli bir sonuçtur. Bu değer trafik kazası nedeniyle, bir kişinin kazayla düşmesi sonucu ya da elektrik süpürgesi kullanırken, bulaşık yıkarken ya da sokakta yürürken ölme riskini belirtir. )
( Hayatın tamir edemediğine ölüm son verir. )
( [Ar.] RİHLET, İRTİHÂL, KÛS-İ RAHÎL, ZIYÂ-İ EBEDÎ ile ... )
( [Fars.] MERG ile ... )
( [argo] KUYRUĞU TİTRETMEK ile ... )
( [İng.] DEATH with/avec [Fr.] EUTHANASIE )

- ÖTENAZİ ile ÖLÜM İSTEĞİ VE HAKKI

- ÖLÜM ile İNTİHAR

( Dünyada yılda bir milyon, kırk saniyede bir intihar olmaktadır. )

- ÖLÜM ile/ve UYKU
( Uyku, ölümün kardeşidir. )
( ZIBARMAK: Ölmek, gebermek. | Uyumak, sızmak. )

- ÖLÜM ile/ve MEZAR/MAKBER/E, MAŞATLIK, DARÎH/ZARÎH[Ar.]/NEKROPOL
( Ölüler kokmasın diye, derin çukurlara gömülür. Ölçünün olmadığı dönemlerde bu çukurların derinliğini "mezarı kazanın beline kadar" diyerek ölçüye vurmuşlardır. Bu, "bele kadar" ölçüsü, eril gövdeler içindir. Dişil gövdeler daha yağlı olduklarından, onların mezarlarını, "mezarı kazanın göğsüne kadar" diyerek tarif etmişlerdir. )
( Yakının ölümünü kabul aşamaları: Reddediş | Öfke | Uyum | Üzüntü | Kabul )

- ÖLÜM ile/ve/değil/yerine DAĞILMA/YAYILMA/AYRIŞMA
( [Ar.] MEVT ile/ve/değil/yerine NEŞR )

- ÖLÜM ile/ve "IŞIK KAYBI" (SENDROMU)

- DOĞUM ile ÖLÜM

( [öncelik-sonralık] Vardır. İLE Söz konusu bile değildir. )

- İSTEKDIŞI/DOĞAL ÖLÜM ile/ve/değil/yerine/< İSTEYEREK ÖLÜM
( Kişinin ölümü. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/< Kişiliğin ölümü. )
( Ölmeden önce ölünüz. - MÛTÛ KABLE EN TE-MÛT )
( [Ar.] MEVT-İ TABİÎ ile/ve/değil/yerine/< MEVT-İ İRADÎ/İHTİYARÎ )

- [Fars.] MERG-A-MERGÎ ile MERG-İ-ŞÂDÎ
( Genel ölüm, hastalıktan dolayı ölüm. İLE Sevinç ölümü. )

- KIRMIZI ÖLÜM ile/ve BEYAZ ÖLÜM ile/ve YEŞİL ÖLÜM ile/ve SİYAH ÖLÜM
( Hırs ve ihtirasların, şehvetin ölümü. Alışkanlıkların[murâdât'ın], alışkanlıklardan dolayı oluşmuş yakınlıkların [menusât'ın] ölümü. İLE/VE
İştahın ölümü.[Tokluğun, tıkınmanın] İLE/VE
Kıyafetin ölümü. Giyim-kuşamdan uzaklaşma, libası terk etme. İLE/VE
Halkın arasına girmek, halkın içinde yaşamak, halkın ıstırabını yüklenmek. )
( MEVT-İ AHMER ile/ve MEVT-İ EBYEZ ile/ve MEVT-İ AHDER ile/ve MEVT-İ ESVED )
( Ölümün Dört Rengi - Dücâne Cündioğlu )

- ÖLÜ/CESED[Ar. çoğ. ECSÂD], MEYYİT[Ar. < MEVT çoğ. EMVÂT] ile/değil/yerine NA'Ş

- TAM TAHNÎT ile/değil/yerine YARIM TAHNÎT

( Mısır'da. İLE/DEĞİL/YERİNE Osmanlı'da. )
( TAHNÎT: Ölüyü, bozulmaması için belirli bir yapı ve oranda ilâçlama, koruma. )

- MUMYALAMA ile/ve/<>/değil/yerine TAHNÎT

- UYKU ile/ve LETARJİ

( ... İLE/VE Çok uzun süren, derin uyku hali. | Uyuşukluk, atâlet. )
( Uykuya dalış süresi ortalama yedi dakikadır. )
( [Ar.] NEVM, NÜÂS, RAKDE, SİNE ile/ve ... )
( [Fars.] HÂB ile/ve ... )
( SLEEP with/and LETHARGY )

- HUMAR[Ar.]: Uyku sersemliği.

- UYKU ile/ve/değil UYUKLAMA/PİNEKLEME/IMIZGANMA
( [Ar.] NEVM ile/ve/değil NA'S/NA'SE/NÜÂS/SÎNE[çoğ. SİNEVÂT]/TEHVÎM/TEHEVVÜM[Ar.] )

- GECE UYKUSU/KAYLULE[Ar.] ile/ve GÜNDÜZ (ÖĞLE) UYKUSU

- LETARJİ ile LİOPELMA

- İLLET-İ SEHER
[Ar.]/ENSOMİ/INSOMNIA[İng.] ile ARIK[Ar.]
( Uykusuzluk hastalığı. İLE Uykusuzluk. )

- SOMNAMBULİZM/SOMNAMBULISM[İng.]: Uyurgezerlik.

- RAMAK[Ar.]: Hayat kalıntısı, ancak soluk alacak kadar gövdede kalan hayat/can. | Pek az şey. | (Ramak kala!)

- ÖLÜM ile/ve/değil AYRILIK/MEHCÛR[Ar. < HİCR]/HİCRET
( Bir kere ölmek. İLE/VE/DEĞİL Her an ölüp ölüp dirilmek. )
( İnsan/kişi ancak öldükten sonra bilince konu olur/olabilir. )

- MEVT-İ TABİÎ ile/ve MEVT-İ İRÂDÎ
( ... İLE/VE Ölmeden önce "ölmek". )

- VEDALAŞMAK ile/ve HELÂLLEŞMEK

- GEBERMEK ile ÖLMEK

( Hayvanlar üzerine/için. İLE İnsanlar üzerine/için. )

- ÖLMEK ile TELEF OLMAK
( İnsanda. İLE Hayvanlarda. )
( Ölmekten değil, yaşayamamaktan kork! )
( [Ar.] MEVT, MEYYİT[: Ölü. < MEVT] ile ... )
( TO DIE with TO BE DESTROYED )

- ÖLMEK ile/ve/değil/yerine OLMAK

- BİOPSİ ile OTOPSİ

- BİOPSİ ile AMELİYAT

( [Ar.] TECDÎ': Gövdenin bir yerini kesme. )

- LAPAROSKOPİ ile HİSTEROSKOPİ

- CANLILARI İNCELEME İLMİ ile/ve İNSANIN OTOPSİSİNİN İLMİ

( Çeşitli yöntemlerle. İLE/VE Göz, yüz, göbek deliği ve kasık bölgesi yarılmaz. )
( Sultan Abdülmecid zamanında 1841 yılında, Hekimbaşı Mustafa Behçet Efendi'nin gayretleriyle Avusturya Hastahanesi'nde Avusturya'dan getirilen Charles Ambrois Bernard'ın öncülüğünde insan cesetlerine ilk diseksiyon(teşrih) yapılmıştır. )

- KARŞILAŞTIRMALI ANATOMİ




SÖZLER

 

İnsan, bölünemeyen ve parçalara ayrılması olanaklı olmayan bir bütünlüktür.

İnsan, mekândan zamana geçiştir.

Kişiler, idrak edebildiğine gereksinim duyar.

İnsan, ne ise o olmaya yanaşmayan tek varolandır.

Kişiler, sadece, hayallerini gerçekleştirdiği oranda başarılıdır.

İnsan, evrende var olan herşeyi, kısaca "evren bilgisi"ni içinde taşır.

Kişi, bir yanıyla görmeyi arzu ederken, öte yanıyla da kör kalamaz.

İçindeki çocuğa sarıl, sana insanı anlatır.

İnsana sığabilene âlem, âleme sığamayana insan denir.

İnsan, kâinatın gözbebeğidir.

İnsan, "bilgisi üstüne katlanarak bilen beşer"dir.

Kişi, kendini tanımaya uğraşmalı, kendi üstüne düşünmelidir.

Kişiyi hapseden şeyler sizin içinizdedir.

Kişi, bildiği şeyi bildiğini bilmeli. Bilmediği şeyi bilmediğini bilmelidir. Gerçek bilgi işte budur.

Kişinin görevi, kendi içindeki kıvılcımı bulup ışık haline getirmektir.

İnsanın hakikati, tüm hakikatlerin hakikatidir.

Kişinin hareketleri, sözlerinden daha yüksek sesle konuşur.

Kişi ne kadar yaşlanırsa yaşlansın, sevdiğini görünce gençleşir.

İnsanın değeri bir kesirle ifade edilecek olursa;
Payı gerçek kişiliğini gösterir,
Paydası da kendisini ne zannettiğini.
Payda büyüdükçe kesrin değeri küçülür.

İnsanlar arasında en eşit paylaşılan, akıldır.

Küçük insanların gölgeleri büyüdükçe güneş batıyor demektir.

İnsanların sözleri işitmeye gereksinimleri vardır, ta ki gerçekler onlara sözlerden daha yüksek sesle konuşuncaya kadar.

İnsanlar başaklara benzerler, içleri boşken havadadır, doldukça eğilirler.

Eğer bir insan, içinde bulunduğu toplumu aşmayı başaramıyorsa ve onun insanın kendi güçlerinin gelişimine destek mi, yoksa engel mi olduğunu farkedecek yetenekte değilse, gerçek insani özüne ulaşması hiçbir zaman mümkün olmayacaktır.

Başka insanların zihinlerini bilme arzunuz, kendi zihninizi bilmeyişinizden dolayıdır.

Herkes insanlığı değiştirmeyi düşünür ama önce kendini değiştirmeyi düşünmek gerekir.

Yaşamın ve çalışmanın temel amacı, kişinin başlangıçta olmadığı kişi olmasıdır.

Beklemeyi bilen insan her şeyi elde edebilir.

Sorma kişinin aslını, sohbetinden belirli olur!

Anlam, ırktan önce gelir.

Irka davet olmaz, fikre davet olur.

Âlim insan, kocadıkça koç olur,
Cahil insan, kocadıkça hiç olur.

 

 

 

 



 




 


GEREKSİNİMLER SIRADÜZENİ

 

Maslow'un Piramidi'nde en üst noktada (5. basamak) "Kendini Gerçekleştirme" vardır.

Dördüncü basamak, "Değer, başarı, kendine saygı"dır.

Üçüncü basamak, "Ait olma ve sevgi"dir.

İkinci basamak, "Emniyet, güven, düzen ve değişmezlik"tir.

Birinci (en alt) basamak, "Açlık, susuzluk ve eşeyselliğin fizyolojik doyumu"dur.

Bir alt basamaktaki gereksinim karşılanmadan, kişinin bir üstteki değere gereksinim duyması ve gerçekleştirmesi olanaklı değildir. Bazıları varmış gibi görünse de gerektiği şekilde ve tam değildir.

Maslow, kendini gerçekleştirmiş ve kendini tanıyan kişilerde 16 ortak özellik gözlemlemiştir. Bunlar:

1- Gerçeğin bilinebilecek yönlerini, doğru olarak algılar.

2- Bilenemeyecek olanların bilinemeyeceğini, doğru olarak algılar.

3- Gerçeği olduğu gibi kabul eder.

4- Kendisini olduğu gibi kabul eder.

5- Başkalarını olduğu gibi kabul eder.

6- Yaşamın getirdiği olayları tam anlamıyla yaşayarak tadını çıkarma eğilimindedir.

7- Kendiliğinden hareket eder.

8- Yaratıcı bir biçimde davranabilir.

9- Kendine ve yaşama gülebilir.

10- İnsanlığa değer verir ve onun sorunlarını ciddiye alır.

11- Son derece yakın ve derin birkaç dostu vardır.

12- Yaşamı bir çocuğun gözü ve kalbiyle görüp yaşayabilir.

13- Gerektiğinde çok çalışır ve sorumluluğunun farkındadır.

14- Dürüsttür.

15- Çevresinin farkındadır, sürekli çevresini araştırır ve yeni şeyler dener.

16- Savunucu değildir!

 


 

 

 

GÖZLER YALAN SÖYLEMEZ!

Arabası uçuruma yuvarlanmış ve sürücünün cesedi ancak birkaç hafta sonra Ağustos ayında tesadüfen bir köylü tarafından çürümüş halde bulunabilmiş.

Ölüm nedeninin trafik kazası olduğu biliniyor fakat kazanın alkolün ya da başka bir maddenin etkisi altında meydana gelip gelmediğini saptayabilmek için otopside alınan kanda 0.80 promil gram alkol bulunmuş.
Göziçi sıvısında ise alkol bulunmadığı ayrıca uyutucu ve uyuşturucu bir madde bulunmadığı rapor edilmiş.

Cesedin çürümeye başlaması ile ortamda bulunan bakteri ve mayaların etkisi ile kan şekeri tüketilirken alkol üretilir. Ağustos sıcağında çürümenin daha hızlı olması nedeniyle kanda 1.50 promil grama kadar alkol oluşabilir.

Göziçi sıvısı anatomik özelliği nedeniyle yalıtılmış bir yapıya sahiptir ve alkol yapan bakterilerin içeriye girmesine izin vermez.

Göziçi sıvısında alkol ölçümünün önemini bilen bir uzman, gözünde alkol saptanmayan sürücünün, kanında bulunan alkolün cesedin çürümesine bağlı olarak meydana geldiğini dolayısıyla kazayı alkolün etkisi altında yapmadığını rapor eder.

Ölümden sonra bile,
Gözler yalan söylemez!

 

 

ÖLÜNCE...

Diyojen, bir gün talebelerine:
"Ölünce beni kırlara atın!" der.

Talebeleri: "Aman efendim! Sonra sizi çakallar yer!" deyince,
"Öyleyse yanıma bir sopa koyun da çakallar gelince onları kovalayayım!" der.

Talebeleri güler.
"Ölen biri, değnekle çakal kovalayabilir mi?"

"Peki, çakalları bile kaçıramayacak ölü bir gövdeye, niye bu kadar değer veriyorsunuz?"

 


 

Bu çalışmada,
[doğrudan ya da dolaylı]
her türlü katkısı/desteği olan, yakından tanıdığımız ve tanımadığımız tüm TIP mensuplarına
(Sayın/Sevgili Dr.) Ahmet Çorak'a, Metin Bobaroğlu'na, Kayıhan Şahinoğlu'na, Ömer Naci Ergin'e, Sevil Atasoy'a, Nilgün Bozbuğ'a
tüm emekleri ve desteği için
ÇOK TEŞEKKÜR EDİYORUZ!!!
 
Bugün[08 April 2025]
itibariyle 7459 başlık/FaRk ile birlikte,
8089 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.

(1/8)


- 112'Yİ[1-1-2'yi] ARAMA:
YETİŞKİNDE ile/ve/||/<> ÇOCUKTA

( Kalp masajına başlamadan önce.[Solunum yolunu açtıktan sonra.] İLE/VE/||/<> Beş kere soluk verme ve kalp masajı yaptıktan sonra. )


- 444 Hertz ve 528 Hertz

( Kişileri etkileyen frekans. VE DNA'yı etkileyen frekans. )


- A/D KONVERTER/ANALOG-TO-DIGITAL CONVERTER[İng.] değil/yerine/= A/D DÖNÜŞTÜRÜCÜ, ÖRNEKSELDEN SAYISALA DÖNÜŞTÜRÜCÜ


- a.c./ANTE CIBUM[İng., Lat.] değil/yerine/= YEMEKTEN ÖNCE


- A- ile/||/<> A-/AN- ile/||/<> ACRO- ile/||/<> AB-/ABS- ile/||/<> APO- ile/||/<> ANA- ile/||/<> DE- ile/||/<> DİST-/DİSTO- ile/||/<> İDİ- ile/||/<> -FUGEO ile/||/<> TELE-/TELO- ile/||/<> PACHY-

( -den, -dan, -den uzakta, ayrı, parça, farklı. İLE/||/<> Yokluk, olmama, eksiklik, değil, ayrı, olmaksızın, ayrılma, negatif [anemi: Kansızlık, anoreksi: İştahsızlık]. İLE/||/<> Uc, ekstremite [akromegali: Ellerin, ayakların ve yüzün anormal büyümesi]. İLE/||/<> Uzaklaşma [abduksiyon: Gövdeden uzaklaştırma hareketi]. İLE/||/<> Uzaklaşma, ayrılma [apoptoz: Programlı göze ölümü]. İLE/||/<> Yukarı, tekrar, geriye [anabolizma: Yapım olayları]. İLE/||/<> -den uzakta, bütünü ile, aşağı, kopmuş, yoğunlaşma, bitme, ayrılma, karşıt, ters, bozma, olumsuz, sakin, eksik, yoksun, aşağı, ayrı, değişik. İLE/||/<> Merkezden uzakta, ayrı, arkada, distal. İLE/||/<> Ayrı, uzak. İLE/||/<> Uzaklaştıran. İLE/||/<> Ucla ilgili, bir ucla ilgili, uzaktan etkileyen. İLE/||/<> Kalın, yoğun. )


- A-[Yun.] ile ANTİ-[Yun.] ile ANTE-[Lat.] ile -SIZ[Tr.]

( "Olumsuzluk/bulunmazlık" ön eki. İLE "Karşıtlık" anlamı veren ön ek. İLE "Öncelik" anlamı veren ön ek. İLE Türkçe'de "olumsuzluk/bulunmazlık" ön eki. )


- aa[Lat. < ANA] değil/yerine/= HER BİRİNDEN EŞİT ORANDA


- AA/ASSOCIATION ANALYSIS[İng.] değil/yerine/= BİRLİKTELİK ÇÖZÜMLEMESİ


- ABAROGNOZİ[Yun.] değil/yerine/= BİR NESNENİN AĞIRLIĞINI TARTMA YETİSİNİN YOKLUĞU


- ABARTI ile KABARTI

( Bir şeyi/olayı, olduğundan büyük ya da çok gösterme, mübalağa. İLE Tümsek, çıkıntı, kabarmış yer. )


- ABAZİ[Yun.] ile/ve/||/<> ANANABAZİ[Fr.]

( Yürüyememe, yürüme yitimi. İLE/VE/||/<> Zaman zaman beliren yürüme yitimi. )


- ABDOMEN ile/||/<>/> ABDOMINAL

( Karın/karınla ilgili. İLE/||/<>/> Karın. )


- ABDOMİN- ile/||/<> CELİ-/CELİO-/COELİ-/COELİO- ile/||/<> OMPHAL-/OMPHALO-/-OMPHALUS ile/||/<> GASTER-/-GASTER/GASTREO-/GASTR-/-GASTRİA/GASTRO- ile/||/<> LAPAR- ile/||/<> LUMB-/LUMBO- ile/||/<> VENTRİ-/VENTRO- ile/||/<> HELC-/HELCO-

( Karın, karınla ilgili. İLE/||/<> Karın, göbek. İLE/||/<> Göbek, göbeğin durumu, navel. İLE/||/<> Mide/karın ile ilgili, mide ile ilgili durum, bölüm ya da benzerliği belirir. İLE/||/<> Yan taraf, böğür, bel, karın(bazen). İLE/||/<> Bel. İLE/||/<> Karın, gövdenin ön tarafı. İLE/||/<> Ülser, ülser yapan, dokuyu yiyen yara. )


- ABDOMİNOKARDİYAK REŞEKS değil/yerine/= KARIN-YÜREK TEPKESİ


- ABDÜKSİYON ile/||/<> ABDÜKTÖR ile/||/<> ABDUSENS

( Dışa çekim. İLE/||/<> Dışa çeken, uzaklaştırıcı. İLE/||/<> Dışa çekme. )


- ABDUSENS ile/||/<> ABDÜKSİYON[>< ADDÜKSİYON] ile/||/<> ABDÜKTÖR

( Dışa çekme. İLE/||/<> Dışa çekim. | Uzaklaştırma.[>< İçe çekim. | Yaklaştırma.] İLE/||/<> Dışa çeken. | Eksenden uzaklaştırıcı. )


- ABERAN ile/||/<> ABERASYON

( [Eşeysel] Sapkın. | Olağandışı. İLE/||/<> Sapma, sapkınlık, [eşeysel] sapıklık. )


- ABERASYON ile/||/<> ABERAN

( Sapınç. | Sapma. İLE/||/<> Sapmış. | Normal dışı. )


- ABESLANG[Fr. < ABAISSE LANGUE] değil/yerine/= DİLBASAR


- ÂBİR[Ar. < UBÛR, çoğ. ÂBİRÛN, ÂBİRÎN] ile ABÎR[Ar.]

( Bir yerden geçen. İLE Bir ilâç karışımı. | Güzel koku. )


- ABLASYON ile/||/<> ABORTUS

( Yok edim. İLE/||/<> Düşük. )


- ABLASYON ile/||/<> AS[S]ENDAN ile/||/<> AVÜLSİYON

( Kesip çıkarma. İLE/||/<> Çıkan, çıkıcı. İLE/||/<> Kopma. )


- ABLEFARİ[Fr.] değil/yerine/= GÖZ KAPAĞININ YOKLUĞU[DOĞUŞTAN/SONRADAN]


- ABLEPSİ[Yun.] değil/yerine/= KÖRLÜK


- ABLUKA[İt. < ABLOCO] ETMEK/ABLUKAYA ALMAK/İHATA ETMEK/MUHASARA ETMEK değil/yerine/= KUŞATMAK


- ABORTİF ile/||/<> ABORTUS ile/||/<> ABORTUS İMMİNENS ile/||/<> ABORTUS İNSİPİENS

( Düşük yaptıran, eksik. İLE/||/<> Düşük. İLE/||/<> Düşük tehdidi. İLE/||/<> Önlenemeyen düşük. )


- ABORTİF[Fr.] değil/yerine/= GELİŞİMİNİ TAMAMLAMAYAN (BİTKİ/ÖRGEN) | NORMAL SÜRESİNİ TAMAMLAMADAN İYİLEŞEN HASTALIK


- ABRUPSİYO ile/||/<> ABRUPSİYO PLASENTA

( Ayrılım. İLE/||/<> Erken eş ayrılımı. )


- ABSOLÜ REFRAKTER PERİYOT değil/yerine/= MUTLAK DUYARSIZ DÖNEM


- ABSOLU/ABSOLUT/ABSOLUTE ile/||/<> ABSOLU/T/E DUYARSIZ DÖNEM/PERİYOT

( Tam, kesin, saf. İLE/||/<> Kesin duyarsız dönem. )


- ABSORBAN ile/||/<> ABSORBANS

( Emici. İLE/||/<> Soğurganlık. )


- ABSORBAN ile/||/<> ABSORBANS ile/||/<> ABSORBE ETMEK ile/||/<> ABSORBE OLMAK ile/||/<> ABSORPSİYON ile/||/<> ABSORPTİVİTE

( Emici, soğurucu, yüzeyine bağlayan. İLE/||/<> Emme, soğurum, soğurganlık. İLE/||/<> Emmek, soğurmak, yüzeyine bağlamak. İLE/||/<> Soğurulmak, yüzeye bağlanmak. İLE/||/<> Emilim, soğurma, yüzeyine bağlama. İLE/||/<> Emicilik, soğurganlık. )


- ABSORPSİYON ile/||/<> ABSORBAN ile/||/<> ABSTİNANS

( Emilim. | Soğurma. İLE/||/<> Emici | Soğuran. İLE/||/<> Yoksunluk. )


- ABULİ ile/||/<> AJUZİ

( İstenç yitimi. İLE/||/<> Tat yitimi. )


- ABULİ[Fr.] değil/yerine/= İSTENÇ/İRÂDE YİTİMİ


- AÇ BÎ-İLAÇ[:İLAÇSIZ]["AÇ BİLAÇ" değil!] (ÇALIŞMAK, GİTMEK)


- AC-/ACET- ile/||/<> ACANTH-/ACANTHO- ile/||/<> -ANG ile/||/<> APEX- ile/||/<> APİCO-/APİC- ile/||/<> ACR-/ACRO- ile/||/<> CUSP- ile/||/<> CENTE- ile/||/<> -TRESİA/-TRESİS ile/||/<> ATRETO- ile/||/<> -STİXİS

( Keskin, sivri. İLE/||/<> Dikenli, sivri dikensi çıkıntıları olan. İLE/||/<> Açılı, keskin, köşeli, eğri. İLE/||/<> Sivri uc, üst çıkıntı. İLE/||/<> Ucla/apeksle ilgili. İLE/||/<> Uc, ekstremite [akromegali: Ellerin, ayakların ve yüzün anormal büyümesi]. İLE/||/<> Nokta, uc. İLE/||/<> Delme. İLE/||/<> Delme, delik açma, delinme, delikli olma, Perforasyon. İLE/||/<> Açılmamış olma, bir geçitin olmaması, kapalı olması. İLE/||/<> İğne ile girme, ponksiyon. )


- AÇAN ile AÇAR ile AÇKI ile AÇACAK

( Açma işini yapan. | Oynak kemiklerin arasındaki açıları genişletmeye yarayan kasların genel adı. [>< BÜKEN] İLE Anahtar. | İştah açmak üzere, yemekten önce içilen içecek. İLE Bir cismin, yüzeyi üzerine, sert bir madde ya da bir araç sürterek, onu düzleştirip parlatma. [PERDAH] | [demircilikte] Delik büyültmekte kullanılan araç. | Anahtar ve her türlü açma aracı. İLE Açmaya yarayan araç. | Açma işleminin yapılacak olmasını, birinin, gelecek zaman kipinde gerçekleştireceğini belirten söz. )


- ACI ÇIĞLIĞI ile/ve ZEVK ÇIĞLIĞI


- ACI ile/ve/değil/yerine ACIRAK

( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Az acı. )


- ACI ile AĞRI

( PAIN vs. ACHE )


- ACI ile HACI


- ACI ile/ve/||/<>/>< HAZ

( Hazzın bedeli. İLE/VE/||/<>/>< Acının ödülü. )

( Acı vererek haz alırsınız, haz alıyorum/veriyorum derken de acıtırsınız. [Haz ile acının bir olduğunu bilen kişi, huzur ve barıştadır.] )


- ACI ile ISTIRAP

( ... İLE Zihnin ve kalbin titremesi. )

( Acıya dayanmak gerekir. Acıyı yenme diye bir şey yoktur. )

( Acı çekmeyenler, başkalarının acı çekebileceğini akıllarına getirmez. )

( Size ıstırap veren sürekli sahte (asılsız) olandır. )

( Sahte olanı terk edin, acı çekmekten kurtulursunuz. )

( Düşüncelerinde ya da duygularında olan ve olmayan şeylere karşı herhangi bir özlemin yoksa, bu acılardan kurtulmanın yoludur. )

( Istırap, kabul etmeyişten kaynaklanır. )

( Istırap, kendi yarattığımız değil midir? Evet, onu yaratmak için ayrı bir kendiniz olduğu sürece. )

( Bencillik ıstırabın nedenidir. )

( Kendim olarak tanımladığım çerçeve ne denli dar ise, arzu ve korkunun neden olduğu ıstırap da o denli keskin olur. )

( Kişisel "ben"in eriyip kayboluşuyla kişisel ıstırap da son bulur. )

( Ancak ayrılıkçılık ve çıkarcılık dünyada gerçek ıstırabın ortaya çıkmasına neden olur. )

( Istırabın nedeni bağımlılık, çaresi bağımsızlıktır. )

( Istırabın gerçek nedeni, kendini sınırlı olanla özdeşleştirmektir. )

( Uygarlık, kültür, felsefe ve din. Istıraba başkaldırıdan başka nedir ki? )

( Istırap en başta, dikkat çekmek için bir çağrıdır ve o aslında bir sevgi hareketidir. )

( Istırap tümüyle bir bağımlılık ya da direnmeden dolayıdır; bu bizim yaşam ile birlikte devinmeye ve akmaya karşı isteksizliğimizin işaretidir. )

( Istırap çeken sizin kendiniz olduğunu hayal ettiğiniz kişidir, siz değil. )

( Eğer ıstırabın ötesinde olmak istiyorsanız, onu yarı yolda karşılayıp kucaklamalısınız. )

( Akıllı kişi, zevkin değil, ıstırapsızlığın peşine düşer. )

( Daha az ıstırap "istiyorsanız", kendiniz olabilmek yerine sürünün parçası olun/olursunuz. )

( PAIN vs. SORROW, SUFFER
Pain has to be endured. There is no such thing as overcoming the pain.
Suffering is due to non­acceptance.
It is always the false that makes you suffer.
Abandon the false and you are free of pain.
Is not all suffering self-created? Yes, as long as there is a separate self to create it.
Selfishness is the cause of suffering.
The narrower the circle of my self-identification, the more acute the suffering caused by desire and fear.
With the dissolution of the personal 'I' personal suffering disappears.
The cause of suffering is dependence and independence is the remedy.
What is civilization and culture, philosophy and religion, but a revolt against suffering.
Self-identification vs. the limited is the real cause of suffering.
Suffering is due entirely to clinging or resisting; it is a sign of our unwillingness to move on, to flow vs. life.
Suffering is primarily a call for attention, which itself is a movement of love.
It is the person you imagine yourself to be that suffers, not you.
If you want to be beyond suffering, you must meet it half way and embrace it. )

( TRISTITIA cum ... )

( ... ile DUHKHA )


- ACI = PAIN[İng.] = TRISTESE[Fr.] = UNLUST[Alm.] = TRISTITIA[Lat.]


- ACI ile SIZI

( PAIN vs. SORROW )


- ACIÇİĞDEM = GÜZÇİĞDEMİ

( Zambakgillerden, 20-30 cm. boyunda, şerit yapraklı ve açık renk çiçekli, tohumları, romatizma sağaltımında kullanılan, ağılı(zehirli) bir çiğdem türü. )

( COLCHICUM AUTUMNALE )


- AÇIK GÖZ değil AÇIKGÖZ


- AÇIK ile/ve/değil YARIK

( ... ile/ve/değil ŞAKK )

( [not] OPEN vs./and/but SPLIT )


- ACİL DURUM ile/ve/||/<>/> ACİL TEDAVİ HİZMETLERİ

( Ani gelişen hastalık kaza, yaralanma (her ne boyutta olursa olsun travma vakaları dahil) ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından belirlenen 32 parametre nedeniyle ortaya çıkan, hastanın her türlü komplikasyon, morbidite, sakatlık ya da ölümden korunması için müdahale edilmesi, ayrıca hastanın başka bir sağlık kuruluşuna sevk edilmesini gerektiren tüm vakaları ifade eder. Acil durum, acil tedavi hizmetleri ve acil durum nedeniyle ortaya çıkan öteki sağlık sorunları için yapılacak tüm müdahale, tetkik ve tedaviler tamamlanıp hasta taburcu edilinceye kadar devam eder. İLE/VE/||/<>/> Acil durum nedeniyle herhangi bir sağlık kuruluşuna müracaat edilmesi durumunda, hastanın müşahede altına alınması, yatışının yapılması ya da hastaya tıbbı müdahale (hastanın acil servise başvurmasını gidermeye yönelik soğuk uygulama, oksijen uygulama, dolaşım ve solunumu desteklemek için yapılan her türlü müdahale ve uygulamalar, her türlü medikal amaçlı suppozituvar uygulamaları ve acil servise başvuru ile ilgili şikâyetleri gidermeye yönelik her türlü enjeksiyon) yapılması; ayrıca hastanın başka bir sağlık kuruluşuna sevk edilmesi ya da başka bir sağlık kuruluşundan sevkli gelmesi durumunu ifade eder. )


- ACİL YARDIM/TEDAVİ ile/ve/değil/||/<>/< İLK YARDIM

( İlâçlı. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< İlâçsız. )

( Uzman. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Eğitimli/belgeli. )


- ACİL YARDIMDA:
BEBEK ile/ve/||/<>/> ÇOCUK ile/ve/||/<>/> YETİŞKİN

( 0 - 1 yaş arası. İLE/VE/||/<> 1- 8 yaş arası. İLE/VE/||/<> 8 yaş üstü. )


- AÇILMA ile/ve/<> ÇÖZÜLME


- ACIMA ile/değil KENDİNE ACIMA

( Kişiyi, acımak değil kendine acımak bitirir. )


- AÇLIK ile ŞİDDETLİ AÇLIK

( Aç kalan kişi, herşeye tenezzül eder. )

( Aç köpek, fırın yakar. )

( HUNGER vs. STARVATION )

( GÜRS ile ... )


- AÇLIK ve SOĞUK

( Kişiyi, çok ciddi yıpratanlar. Yaşamımıza bulaşmamasını sağlamak için elinizden gelen yapılmalıdır. )

( HUNGER and COLD )


- ACO-/ACOU-/ACOUS-/ACOUO-/-ACUSİA/-ACUSİS ile/||/<> ACU- ile/||/<> PHON-/-PHONE/-PHONİA/PHONO-/-PHONY

( İşitme, işitme ile ilgili, duyma [akustik: İşitme bilimi]. İLE/||/<> İğne, işitme. İLE/||/<> Sesle ilgili, ses. )


- ACTİN-/ACTİNO- ile/||/<> HELİ-/HELİO- ile/||/<> THERM-/-THERM/THERMO-/-THERMY ile/||/<> CAL-/CALORİ- ile/||/<> ELECTRO- ile/||/<> ASTR-/ASTRO-

( Işın. İLE/||/<> Güneş, güneş ışığı ile ilgili. İLE/||/<> Isıyla, ısı oluşumu ile ilgili. İLE/||/<> Isı. İLE/||/<> Elektrikle ilgili. İLE/||/<> Yıldız, yıldızımsı, yıldız biçiminde. )


- ACTİNO- ile/||/<> RADİO- ile/||/<> ROENTGENO- ile/||/<> PHOT-/PHOTO-

( Işın, radyasyon [aktinomikoz: Bir bakteri enfeksiyonu]. İLE/||/<> Radyumla ilgili, radyant enerji ile ilgili, radiusla ilgili. İLE/||/<> X ışınları ile ilgili. İLE/||/<> Işık. )


- ad lib.[Lat. < AD LIBITUM] değil/yerine/= İSTEĞİNİZE GÖRE, İSTEDİĞİNİZ KADAR


- AD-/-AD ile/||/<> AS- ile/||/<> -AL

( -e, -e doğru, yakınlaşma, yönelme, yakınında, yoğun, ek olarak artım, -a yönelik [adduksiyon: Gövdeye doğru hareket]. İLE/||/<> -e, -a. İLE/||/<> ... ile ilgili, bir şeye ait, bir şeyin özelliklerini taşıyan. )


- ADALE[Ar.] değil/yerine/= KAS


- ADAPTASYON ile/||/<> ADAPTE ETMEK ile/||/<> ADAPTE OLMAK ile/||/<> ADAPTİF ile/||/<> ADAPTÖR ile/||/<> AKOMODASYON

( Uyum. İLE/||/<> Uyarlamak. İLE/||/<> Uyum sağlamak, alışmak. İLE/||/<> Uyumsal. İLE/||/<> Bağdaştırıcı, uyarlayıcı. İLE/||/<> Uyum, odak uyumu. )


- ADAPTASYON ile/||/<> ADAPTİF ile/||/<> ADAPTÖR

( Uyum | uyarlama. İLE/||/<> uyarlayıcı İLE/||/<> uyargaç )


- ADAPTE/ADAPTED[İng.] değil/yerine/= UYARLANMIŞ


- ADAPTÖR/ADAPTOR[İng.] değil/yerine/= UYARGAÇ


- add.[Lat. < ADDE] değil/yerine/= EKLEYİNİZ


- ADD-ON/THERAPY[İng.] değil/yerine/= EKLEMELİ SAĞALTIM


- ADDISON[Fr.] değil/yerine/= BÖBREK ÜSTÜ BEZİ SALGI YETERSİZLİĞİ HASTALIĞI



(1/8)

FaRkLaR'ın devamı için burayı tıklayınız...
( Click here to see further differences!... )




Bu sayfa 01 Ocak 2025 itibariyle 2050 kez incelenmiş/okunmuştur.




To Top